nefretle

listen to the pronunciation of nefretle
التركية - الإنجليزية
loathingly
with disgust
in disgust
hatefully
nefret
hatred

She stared at him with hatred. - O, ona nefretle baktı.

There is still serious racial hatred against black people. - Siyah insanlara karşı hâlâ ciddi bir ırkçı nefret vardır.

nefret
{i} hate

She hated her husband. - O, kocasından nefret etti.

Some people hate to argue. - Bazıları tartışmaktan nefret ederler.

nefret
{i} dislike

There is no earthly reason for me to dislike her. - Benim ondan nefret etmem için geçerli bir nedenim yok.

Don't dislike what you don't understand. - Anlamadığın şeyden nefret etme.

nefret
outrage
nefret
{i} disgust

Tom walked away in disgust. - Tom nefretle uzaklaştı.

Tom stared at Mary in disgust. - Tom Mary'ye nefretle baktı.

nefret
despite
nefret
abhorrence

Hypocrisy is my abhorrence. - İkiyüzlülük benim nefret ettiğim şeydir.

nefret
distaste
nefret
odium
nefret
{i} contempt
nefret
{i} down
nefret
enmity
nefret
execrate
nefret
detest

She detests speaking in public. - O topluluk önünde konuşmaktan nefret eder.

Tom says that he detests war. - Tom savaştan nefret ettiğini söylüyor.

nefret
abominate
nefret
abhorence
nefret
repulsion
nefret
venom
nefret
ill will
nefret
detestation
nefret
aversion

I feel an aversion toward all this exhibitionism. - Tüm bu teşhirciliğe karşı nefret hissediyorum.

nefret
{i} horror

They hate horror films. - Korku filmlerinden nefret ederler.

We loathe horror films. - Biz korku filmlerinden nefret ederiz.

nefret
allergy
nefret
loathed
nefret
hatred of
kin ve nefretle dolu olma
despitefulness
nefret
antipathy

My antipathy toward telemarketers is so strong that I am often rude to them. - Tele pazarlamacılara nefretim o kadar büyük ki genellikle onlara kaba davranırım.

nefret
execration
nefret
animosity
nefret
loathing
nefret
strong dislike (of something); aversion
nefret
animus
nefret
repugnance
nefret
abomination
nefret
miso
nefret
hate, hatred, loathing, disgust, dislike, detestation, repulsion, distaste, aversion, animosity
nefret
hate, hatred; loathing; detestation; abhorrence
nefret
odiousness
nefret
hateful

You're really hateful! - Sen gerçekten nefret dolusun!

We should avoid writing sentences that are disrespectful, offensive or hateful. - Saygısız, saldırgan ve nefret dolu cümleler yazmaktan kaçınmamız gerekir.

nefret
gall
nefret
misanthropy
التركية - التركية

تعريف nefretle في التركية التركية القاموس.

NEFRET
(Osmanlı Dönemi) Birisinin yakını ve akrabası
NEFRET
(Osmanlı Dönemi) Tiksinmek, ürküp kaçmak
nefret
Tiksinme, tiksinti
nefret
Tiksinme, tiksinti: "Şimdi bu satırlarımı hiddetle, nefretle, iç bulantısı ile yazıyorum."- A. Gündüz
nefret
(Osmanlı Dönemi) tiksinmek
nefret
Tiksinme, iğrenme
nefret
Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu
nefretle
المفضلات