nedeniyle

listen to the pronunciation of nedeniyle
التركية - الإنجليزية
due to

My mother hasn't slept in 3 days due to her illness. - Annem hastalığı nedeniyle 3 gün uyumadı.

I had to have my brother help me with my homework due to illness. - Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.

because

Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned. - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.

I was late for the meeting because of a traffic jam. - Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.

because of, due to, owing to
bound
(deyim) with an eye to
in connection with
on account of the fact that
from

He was absent from school because he was sick. - O, hasta olması nedeniyle okulda yoktu.

How many people die from automobile accidents each year? - Her yıl otomobil kazaları nedeniyle kaç tane insan ölüyor?

on the grounds of
on the ground that
through

Sami tried to help Layla through her psychiatric problems. - Sami onun psikiyatrik sorunları nedeniyle Leyla'ya yardım etmeye çalıştı.

The accident came about through my carelessness. - Kaza benim dikkatsizliğim nedeniyle meydana geldi.

owing to the fact that
with a view to
after

Stores are closed in the afternoon because of the heat. - Mağazalar sıcak nedeniyle öğleden sonra kapalıdırlar.

The fireworks show was suspended after 30 minutes due to the thunderstorm. - Havai fişek gösterisi fırtına nedeniyle 30 dakika sonra askıya alındı.

on the occasion of
by virtue of the fact that
on the ground of
owing to

Many flights were canceled, owing to the typhoon. - Tayfun nedeniyle birçok uçuş iptal edildi.

Our train stopped for five hours owing to the earthquake. - Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu.

by virtue of
because of

Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned. - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.

Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer. - Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.

for

I was late for the meeting because of a traffic jam. - Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.

He was sent to jail for murder. - O, cinayet nedeniyle hapse gönderildi.

in consequence of
wherefore
as a result of
virtue
with

Tom came down with a cold and couldn't go to school. - Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı ve okula gidemedi.

We were faced with an unusual situation because of the accident. - Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.

neden
cause

A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes. - İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.

Marriage is the main cause of all divorces. - Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.

neden
reason

I am not going, because, among other reasons, I don't have money. - Gitmiyorum.çünkü,diğer nedenler arasında,param yok.

There are a good many reasons why you shouldn't do it. - Onu yapmaman için çok sayıda nedenler var.

neden
why

There is no reason why he should resign. - Onun istifa etmesi için bir neden yok.

Why are there no taxis at the station today? - Neden bugün istasyonda taksi yok?

nedeniyle çünkü
by reason of
nedeniyle because; because of, owing to: hastalık nedeniyle owing
to ill health
nedeniyle hastalanmak
come down with
neden
{i} ground

Mars is red because of rusty iron in the ground. - Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.

Adultery was a ground for divorce. - Zina bir boşanma nedeniydi.

neden
what for?
neden
motive

Tom had no motive to kill Mary. - Tom'un Mary'yi öldürmek için nedeni yoktu.

The motive for the murder is not yet known. - Cinayetin nedeni henüz bilinmiyor.

neden
wherefrom
neden
causatively
neden
{i} rise

It may give rise to serious trouble. - O, ciddi bir soruna neden olabilir.

Does depreciation of the yen give rise to inflation? - Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?

neden
grounds
neden
matter for
neden
argument

Why do you always have to get so personal when we have an argument? - Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?

neden
y (why)
neden
why on earth

Why on earth did you sell your newly-built house? - Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?

neden
score
neden
factor

I'm just a simple factory worker. Why do you bother me? - Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?

neden
incentive
neden
matter of
neden
(Kanun) instance
neden
whyever
neden
motivation
neden
point

Love your enemies, for they point out your mistakes. - Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.

What's the point of us being here? - Burada olmamızın nedeni ne?

neden
matter

Why does it matter so much to you? - Neden senin için bu kadar önemli?

Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right? - Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?

neden
spring

Do you know why spring rolls are called spring rolls? - İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?

neden
whys
neden
the reason
neden
to cause
neden
the cause
neden
the cause of
neden
{i} case

That being the case, he had little to say. - Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.

alışkanlık nedeniyle
out of habit
deprem nedeniyle yangın
(Çevre) earthquake fire
don nedeniyle mahvolmuş
frostbitten
grev nedeniyle işsiz kalmak
(Ticaret) be unemployed due to a strike
görevi nedeniyle kendini bir şey sanan memur
panjandrum
hile nedeniyle satış sözleşmesinin feshi
redhibition
ihlal nedeniyle dava açmak
(Hukuk) to bring an action for an infringement
ihtiyaç nedeniyle
urged by necessity
nadir olması nedeniyle
because of its rarity
neden
cause, reason; why, what for
neden
cause; reason
neden
forwhy
neden
room

Why haven't you cleaned your room? - Neden odanı temizlemedin?

It was very stuffy in that room with all the windows closed. - Bütün pencerelerin kapalı olması nedeniyle o oda çok havasızdı.

neden
(Hukuk) reason, ground
neden
Why?/What for?/For what reason?/For what reason ...?/Why ...?
neden
inducement
neden
whence
neden
occasion
neden
wherefore
neden
seeds
neden
wherefores
neden
what for
neden
causation

Correlation doesn't imply causation. - Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.

Correlation doesn't equal causation. - Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.

personel fazlası nedeniyle işten atmak
make smb redundant
trafik tıkanıklığı nedeniyle oluşan kuyruk
tailback
uyruk nedeniyle yapılan tüm ayrımcı işlemlerin yasaklanması
(Hukuk) prohibition of any discrimination on grounds of nationality
yaşlanma nedeniyle miyopluk
presbyopia
ödenmemiş borçlar nedeniyle kapatılan işletmeler
(Hukuk) liquidated enterprises
ırkçılık nedeniyle çatışma
race riot
التركية - التركية
Yüzünden, dolayısıyla, sebebiyle
neden
Bir varlığı veya olayı etkileyen, oluşturan, doğuran şey, sebep, illet
neden
Bir olayı doğuran başka bir olayı sormak için kullanılır; niçin
neden
Bir olayı veya durumu gerektiren veya doğuran başka olay veya durum, sebep
neden
Bir olayı veya durumu gerektiren veya doğuran başka olay veya durum, sebep: "İzmir'in işgali faciası, özel nedenlerden, onu ayrıca ilgilendiriyor."- A. İlhan
neden
Bir olayı doğuran başka bir olayı sormak için kullanılır; niçin: "Biz şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz?"- H. Taner
nedeniyle
المفضلات