Her şey bulanık görünüyor. Yeni bir gözlüğe ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.
- Everything looks blurry. I think I need a new pair of glasses.
Bu fotoğraf çok bulanık. Yüzünü ayırt edemiyorum.
- This photo is too blurry. I can't make out your face.
Bu pirinç ocağı bulanık mantık kullanır.
- This rice cooker uses fuzzy logic.
My dream was blurry, that is why I could not interpret it.