Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
- Although she lives nearby, I rarely see her.
Bu ev yakında, iki yatak odası ve bir oturma odası var, ve dekorasyonu kötü değil; ayda 1500.
- This house is nearby, it has two bedrooms and a living room, and the decoration isn't bad; it's 1500 a month.
Onu yakındaki bir eve taşıdılar.
- They carried him to a nearby house.
Ambülansla hemen yakındaki hastaneye kaldırıldı.
- He was rushed by ambulance to the nearby hospital.
Tom'un varisli damarları var.
- Tom has varicose veins.
He stopped at a nearby store for some groceries.