Maalesef bu şarkının sözlerini bulamıyorum.
- Ne yazık ki bu şarkının güftesini bulamıyorum.
Whilom in Albion's isle there dwelt a youth, / Who ne in virtue's ways did take delight .
Sting, né Gordon Sumner.
Regardless of age, everybody can apply for it.
- Yaşı ne olursa olsun, herkes iş için başvuruda bulunabilir.
My roommate is prodigal when it comes to spending money on movies; he buys them the day they're released, regardless of price.
- Oda arkadaşım, filmlere para harcama söz konusu olduğunda, müsriftir; o fiyatı ne olursa olsun, onları piyasaya çıktığı gün alıyor.
When will you return?
- Ne zaman geri döneceksin?
Did the error occur right from the start or later on? - When?
- Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
- Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
Unfortunately, few passengers survived the catastrophe.
- Ne yazık ki, birkaç yolcu felaket atlattı.
Hey, guys. What's up?
- Hey, arkadaşlar. Ne haber?
Why else would Tom go there?
- Tom başka ne için oraya giderdi?
Hey, guys. What's up?
- Hey, arkadaşlar. Ne haber?
What does it mean to think big?
- Büyük düşünmek ne demek?
What does it mean to be a Christian?
- Bir Hristiyan olmak ne demek?
How about going out for a walk?
- Yürüyüş için dışarı çıkmaya ne dersin?
How about something cold to drink?
- İçmek için soğuk bir şeye ne dersin?
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
You're such an idiot!
- Ne kadar da aptalsın!
Tom and Mary were a perfect couple. It's such a shame.
- Tom ve Mary mükemmel bir çiftti. Ne kadar utanç verici.
I didn't want to go anyway.
- Ne olursa olsun gitmek istemedim.
In any event, I will do my best.
- Ne olursa olsun elimden gelenin en iyisini yapacağım.
Come whenever you want.
- Lütfen ne zaman istersen gel.
Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes.
- Bu dükkâna her ne zaman gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar.
In any event, I will do my best.
- Ne olursa olsun elimden gelenin en iyisini yapacağım.
So what if I am gay? Is it a crime?
- Ben bir eşcinselsem ne olmuş? Bu bir suç mu?
Yes, I kissed him. So what?
- Evet, onu öptüm. Ne olmuş?
It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
This bird lives neither in Japan nor in China.
- Bu kuş ne Japonya'da ne de Çin'de yaşar.
How much did you pay for him?
- Onun için ne kadar ödedin?
How much money was saved in preparation for the summer vacation?
- Yaz tatiline hazırlık için ne kadar para biriktirildi?
However hard you may study, you can't master English in a year or so.
- Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
However hard I try, I can never catch up with him.
- Ne kadar denesem de,ona asla yetişemem.
Come what may, we must remain cheerful.
- Ne olursa olsun, neşeli kalmalıyız.
Come what may, I won't stop making music.
- Ne olursa olsun, ben müzik yapmayı durmayacağım..
He is sadly mistaken.
- Ne yazık ki yanılmıştır.
Sadly, sadfully is not a word.
- Ne yazık ki sadfully bir kelime değildir.
What time do you close?
- Ne zaman kapatıyorsunuz?
What time do you open?
- Ne zaman açıyorsunuz?
What kind of man do you think I am?
- Ne çeşit adam olduğumu düşünüyorsun?
What kind of camera does Tom own?
- Tom ne çeşit bir kameraya sahiptir?
What about going out for a meal?
- Bir yemek için çıkmaya ne dersin?
What about a glass of beer?
- Bir bardak biraya ne dersin?
I forgot just how fun you are to hang out with.
- Sadece takılmak için ne kadar eğlenceli olduğunu unuttum.
I don't think Tom realized just how much Mary loved him.
- Tom'un Mary'nin onu ne kadar çok sevdiğini fark ettiğini sanmıyorum.
What's the matter? You look pale.
- Ne oldu? Solgun görünüyorsun.
What's the matter with you? You look pale.
- Sana ne oldu? Solgun görünüyorsun.
At any rate I will go out when it stops raining.
- Ne olursa olsun yağmur durduğunda dışarı gideceğim.
Markku at any rate is not to blame.
- Markku ne olursa olsun suçlanmayacak.
ne tür müzikleri seversin?.
What kind of movie is it? Is it popular?
- O ne tür bir filmdir? Popüler midir?
What kind of music do you like?
- Ne tür müzik seversin?
To our regret, we were obliged to call off the game, which we had been looking forward to.
- Ne yazık ki, oyunu iptal etmek zorunda bırakıldık, ki bunu dört gözle bekliyorduk.
What kind of man are you?
- Sen ne biçim bir adamsın?
What kind of question is that? Do you really expect me to answer that?
- Bu ne biçim bir soru? Gerçekten onu cevaplamamı bekliyor musun?
Tom can't speak either French or Spanish.
- Tom ne Fransızca ne de İspanyolca konuşabilir.
Tom doesn't speak either French or English.
- Tom ne İngilizce ne de Fransızca konuşuyor.
What difference does this make?
- Ne gibi bir fark yaratıyor?
We saw what looked like an oasis in the desert.
- Çölde bir vahanın ne gibi göründüğünü gördük.
Tom! How nice to see you again!
- Tom! Seni tekrar görmek ne güzel!
How nice to be in Hawaii again!
- Yine Hawaii'de olmak ne güzel!
How beautiful this flower is!
- Ne güzel bir çiçek bu!
How beautiful that flower is!
- Ne güzel bir çiçek o!
What for do you need a second bicycle? Give it to me!
- Ne için ikinci bir bisiklete ihtiyacın var? Onu bana ver!
What for do you need a second bicycle? Give it to me!
- Ne için ikinci bir bisiklete ihtiyacın var? Onu bana ver!
How many aunts and uncles do you have?
- Ne kadar teyzen ve dayın var?
How many days will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
Guess what happened to me.
- Bana ne olduğunu tahmin etsene!
Guess what happened to me.
- Bil bakalım,bana ne oldu?
Yes, I kissed him. So what?
- Evet, onu öptüm. Ne olmuş?
If he fails, so what?
- Başaramamışsa ne olmuş yani?
Please don't smoke cigarettes no matter what.
- Lütfen ne olursa olsun sigara içme.
Tom goes jogging every morning, rain or shine.
- Tom, ne olursa olsun, her sabah koşuya gider.
Rain or shine, I will come to meet you at the station.
- Ne olursa olsun, seni karşılamak için istasyona geleceğim.
In any case, I've finished writing the article.
- Ne olursa olsun, makaleyi yazmayı bitirdim.
In any case, you are wrong in your conjecture.
- Ne olursa olsun, varsayımında hatalısın.