تعريف nautical في الإنجليزية التركية القاموس.
- denizsel
- gemi/gemici/gemicilik/deniz/ denizcilikle ilgili
- nautical astronomy göksel cisimlere göre geminin yerini belirtmekle ilgili astronomi dalı
- denizel astronomi
- denizciliğe veya denizcilere ait
- denizel
- bahri
- nautical mile deniz mili nautical science denizcilik ilmi
- {s} denizcilikle ilgili, deniz; gemicilikle ilgili
- {s} deniz
- {s} denizciliğe ait
- {s} gemiciliğe ait
- gemicilik+
- gemi+
- deniz+
- gemicilik ile ilgili
- nautical almanac
- seyir kitabı
- nautical chart
- deniz haritası
- nautical insurance
- deniz sigortası
- nautical mile
- deniz mili
- nautical twilight
- deniz tanı
- nautical chart
- (Askeri) DENİZ HARİTASI: Bak. "hydrographic chart"
- nautical mile
- (Askeri) DENİZ MİLİ: Arz yüzeyinde bir dakikalık daire yayına eşit olan bir mesafe ölçüsü. ABD, 1.852 metre veya 6,076.11549 fite eşit olan milletlerarası deniz milini kabul etmiştir
- nautical mile
- deniz mili (1852 metre)
- nautical tables
- gemici hesap cetveli
- nautical twilight
- (Askeri) (MORNING AND EVENING) DENİZ TANI, AKŞAM DENİZ TANI, BAHRİ FECİR, BAHRİ ŞAFAK: Güneşin; 12 derece ufuk altındaki bir noktadan doğuş noktasına; batış noktasından 12 derece ufuk altındaki bir noktaya seyir süresi. Bu süre ufkun muhtemelen seçilememesine mukabil cisimlerin, dış hatlarıyla görülebildikleri süredir. Bak. "astronomic twilight morning and evening", "civil twilight (morning and evening) " ve "twilight (morning and evening) "
- nautical twilight
- (Askeri) NOTİK ALACA KARANLIK: Bak. "twilight"
- bottom
- {i} popo
Sue'nun büyük bir poposu var ama o umursamıyor.
- Sue has a big bottom, but she doesn't care.
Bir bebeğin poposu kadar pürüzsüz.
- It's as smooth as a baby's bottom.
- bottom
- altta
Pantolon alttan giyilirdi.
- The trousers were worn at the bottom.
Biz her zaman altta değil ve üstte olabilir miyiz?
- May we always be on top and not at the bottom.
- bottom
- en alt
- bottom
- en alta
- bottom
- alttan
34. sayfada alttan yedinci satıra bak.
- Look at the seventh line from the bottom on page 34.
Pantolon alttan giyilirdi.
- The trousers were worn at the bottom.
- bottom
- son
Onun başaracağına dair son dolarımla bahse girerim.
- I'll bet my bottom dollar he'll succeed.
Onun masum olduğuna son dolarıma bahse girerim.
- I bet my bottom dollar he is innocent.
- bottom
- (out ile) en düşük seviyeye ulaşmak
- international nautical mile
- uluslararası deniz mili
- bottom
- {i} alt
Ben alt katta yaşıyorum.
- I live on the bottom floor.
Tom'un ayakkabısının altında sıkışmış biraz sakız var.
- Tom got some chewing gum stuck on the bottom of his shoe.
- lower yard (nautical)
- alt avlusunda (deniz)
- nautic
- NAUTIC
- aero nautical broadcast station
- (Askeri) METEOROLOJİ HAVA TELSİZ İSTASYONU: Meteoroloji haberleri yayınlayan ve havacıları ikaz eden bir meteoroloji istasyonu
- begin morning nautical twilight
- (Askeri) sabah alacakaranlık başlangıcı, sabah deniz tanı başlangıcı
- bottom
- alt dip/alt
- bottom
- (isim) dip, alt, kaynak, temel; gemi omurgası, tekne; dayanma gücü; kıç (Argo), popo
- bottom
- {s} dipteki
- bottom
- alt,dip
- bottom
- {i} dip, alt
- bottom
- {f} dip koymak
- bottom
- {i} kaynak
- bottom
- (fiil) dip koymak, temeline inmek, esasını araştırmak
- bottom
- gemi
Gemi denizin dibine battı.
- The ship went down to the bottom of the sea.
Gemi denizin dibine battı.
- The ship sank to the bottom of the sea.
- bottom
- çıkış
- bottom
- (Tekstil) zeminlemek
- bottom
- {f} esasını araştırmak
- digital nautical chart
- (Askeri) dijital deniz haritası
- kiloton(s); knot (nautical miles per hour)
- (Askeri) kiloton; deniz mili (deniz mili / saat)
- nautically
- denizciliğe ait olarak