nafile

listen to the pronunciation of nafile
التركية - الإنجليزية
{s} vain

He tried to study all night, but in vain. - O bütün gece çalışmayı denedi, ama nafile.

He tried to give up smoking but in vain. - O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile.

futile
unavailing
useless
useless, vain, futile, fruitless
Islam supererogatory (performance of the namaz, fasting). N
in vain

He tried to study all night, but in vain. - O bütün gece çalışmayı denedi, ama nafile.

He tried to give up smoking but in vain. - O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile.

It's no use!
to no end
useless, futile; uselessly, in vain
in vain, for nothing, to no purpose
no dice
uselessly
vainly
abortive
fruitlessly
unprofitable
fruitless
empty
nafile yere
uselessly, in vain, for nothing
nafile yere
in vain, for nothing, to no purpose
değersiz, önemsiz; boş, nafile
insignificant, unimportant, vain, vain
nafile!
futile!
التركية - التركية
Yararsız, boşa giden, boş, işe yaramayan: "Delikanlı çağımızdaki cevher / Yalvarmak, yakarmak nafile bugün."- C. S. Tarancı
Fazladan kılınan namaz veya tutulan oruç
Boşuna, boş yere: "Avukata söyle, nafile beklemesin."- R. H. Karay
Boşa giden, işe yaramayan
Boşuna, boş yere
Yararsız, boşa giden, boş, işe yaramayan
Fazladan kılınan namaz ya da tutulan oruç
NAFİLE
(Osmanlı Dönemi) Fık: Farz ve vâcibden gayrı mecburiyet olmadığı hâlde yapılan ibadet. Fazladan yapılan iş
NAFİLE
(Osmanlı Dönemi) Torun
NAFİLE
(Osmanlı Dönemi) Ganimet malı. Bahşiş. Atiyye
NAFİLE
(Osmanlı Dönemi) Menfaatli olmayan. Ziyâdeden olan
NAFİLE
(Hukuk) Boşanma; boşyere
nafile namazı
Sevap kazanmak amacıyla farz ve vacip namazları dışında kılınan namaz
nafile yere
Boş yere, boşu boşuna
nafile
المفضلات