The nadir of the sun is the axis of the shadow projected by the Earth.
In this nadir of poetic repute, when the only verse that most people read from one year’s end to the next is what appears on greetings cards, it is well for us to stop and consider our poets.
when we are Nadyr to the Sunne, we have no ſhadow.
I bought a rare macaw in Araraquara.
- Araraquara'da nadir bir Amerikan papağanı satın aldım.
These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
- Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
We were faced with an unusual situation because of the accident.
- Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
Tom said that's very uncommon.
- Tom onun çok nadir olduğunu söyledi.
It's not at all uncommon. In fact, it's very common.
- Bu hiç nadir değil. Aslında o çok yaygın.
Although she lives nearby, I rarely see her.
- Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
- Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
I infrequently purchase fast food, but I'm not proud of it.
- Ben nadiren fast food satın alırım, ama bundan gurur duymuyorum.