mutluluklar

listen to the pronunciation of mutluluklar
التركية - الإنجليزية
bless you!
best wishes
bless you
mutlu
(isim) Happy

I'm happy to see you. - Seni gördüğüme mutluyum.

Happy birthday, Muiriel! - Mutlu yıllar Muiriel!

mutluluk
happiness

The accident deprived them of their happiness. - Kaza onları mutluluklarından mahrum etti.

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that. - Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

mutluluk
weal

Wealth does not always bring us happiness. - Servet bize her zaman mutluluk getirmez.

Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that. - Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.

mutlu
{s} merry

Merry Christmas and a happy New Year to everyone. - Herkese Mutlu Noeller ve mutlu bir Yeni Yıl.

I wish you all a merry Christmas and a happy new year. - Hepinize Mutlu Noeller ve mutlu bir yeni yıl diliyorum.

mutlu
{s} delighted

The speech made by the president yesterday delighted his supporters. - Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.

I'd be delighted if you'd come with me. - Benimle gelseydiniz mutlu olurdum.

mutlu
blessed
mutlu
{s} contented

No matter how rich he may be, he is never contented. - Ne kadar zengin olursa olsun, o asla mutlu değil.

I think Tom is contented. - Tom'un mutlu olduğunu düşünüyorum.

mutluluk
(Hukuk) well-being
mutluluk
{i} welfare
mutluluk
bliss

If ignorance is bliss, there should be more happy people. - Cehalet mutluluksa, daha fazla mutlu insanlar olmalı.

The bliss was often interrupted by anxiety. - Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi.

mutlu
joyful

I saw a joyful smile on his face. - Onun yüzünde mutlu bir gülümseme gördüm.

mutluluk
glory
mutlu
happy, glad, gay, elated
mutlu
{s} blissful

Tom is blissfully happy. - Tom keyifli şekilde mutlu.

How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon? - Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?

mutlu
welloff
mutlu
jubilant
mutlu
exultant
mutlu
happier

The more leisure he has, the happier he is. - Ne kadar boş vakit bulursa o kadar mutlu olur.

Tom couldn't be happier. - Tom daha mutlu olamazdı.

mutlu
jolly
mutlu
glad

I will be glad to help you. - Ben size yardımcı olmaktan mutlu olurum.

Tom was glad he didn't have to live in Boston for more than a year. - Tom bir yıldan daha fazla Boston'da yaşamak zorunda olmadığı için mutluydu.

mutlu
(Konuşma Dili) in good heart
mutlu
delighted at

They were delighted at the good news. - İyi habere mutlu oldular.

I am delighted at your success. - Ben başarınızdan mutluluk duyuyorum.

mutlu
bright

You look happy, so bright and early. - Mutlu, çok parlak ve erken görünüyorsun.

mutlu
gay
mutlu
(deyim) in fine fettle
mutlu
gleesome
mutlu
(Konuşma Dili) all right
mutluluk
elate
mutluluk
euphoria
mutluluk
wellbeing
mutluluk
fortunateness
mutluluk
feel joy
mutluluk
felicitousness
mutluluk
joy

Without the risk of pain, there can be no happiness and joy. - Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.

Neither joy nor sorrow can last forever. - Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir.

mutluluk
sense of well-being
mutluluk
eudemonia
mutluluk
jouissance
mutluluk
(deyim) a bed of roses
mutluluk
(Ticaret) prosperity

I wish you both happiness and prosperity. - Her ikinize mutluluk ve refah diliyorum.

mutluluk
delightfulness
mutluluklar dilerim
i wish you happiness
mutlu
content

Tom seemed to be contented. - Tom mutlu görünüyordu.

Tom seemed contented. - Tom mutlu görünüyordu.

mutlu
blithe
mutlu
light-hearted
mutlu
felicitous
mutlu
thankful
mutluluk
high
mutluluk
felicity
mutlu
{s} palmy
mutluluk
{i} heaven

After he heard the news, Tom was in seventh heaven. - O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu.

mutlu
rejoicing
mutlu
chuffed
mutlu
lucky
mutlu
elated

Tom was stunned, but elated. - Tom sersemlemiş ama mutluydu.

mutluluk
well being
mutluluk
blissfulness
mutluluk
elation
mutluluk
smiles
mutluluk
nirvana
mutluluk
sense of well being
mutluluk
happiness, joy, bliss
mutluluk
jubilant
التركية - التركية

تعريف mutluluklar في التركية التركية القاموس.

Mutlu
kambin
Mutlu
mukbil
Mutlu
berhudar
Mutlu
ongun
Mutluluk
kut
mutlu
Mutluluğa erişmiş olan, ongun, mesut: "Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi."- T. Buğra
mutlu
Mutluluğa erişmiş olan, ongun, mesut
mutlu
Mutluluk veren
mutluluk
Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet: "Kâmuran'ın bahçesi ikisi arasında tam bir mutluluk durağı."- H. E. Adıvar
mutluluk
Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet
mutluluk
(Osmanlı Dönemi) mesudiyet
mutluluklar
المفضلات