İki kere iki dört eder.
- Two times two is four.
Tom aynı fıkrayı bana on kereden fazla anlattı.
- Tom has told me that same joke more than ten times.
Tom defalarca Boston'da bulundu.
- Tom has been to Boston a number of times.
Tom defalarca Boston'da bulundu.
- Tom has been to Boston many times.
O otobüs günde kaç kez çalışır?
- How many times a day does that bus run?
Otobüs her gün kaç kez çalışır?
- How many times does the bus run each day?
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
- He earns three times as much as I do.
Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.
- Australia is about twenty times larger than Japan.
Zamanın gerisinde kalmayayım diye her gün gazete okumayı bir alışkanlık haline getirdim.
- I make it a rule to read the newspaper every day lest I should fall behind the times.
Viking zamanında, Grönland bugünkünden daha yeşildi.
- In Viking times Greenland was greener than today.
Eski günlerdeki gibi sohbet etmek iyiydi. Bir ara yine konuşalım.
- It was good chatting like old times. Let's talk again some time.
Güzel günlerimiz oldu.
- We did have some good times.
Bunu birkaç kez denedim.
- I tried that a couple of times.
Birkaç kez denedi, ancak başarısız oldu.
- He tried several times, but failed.
Dört çarpı beş yirmidir.
- Four times five is twenty.
Beş çarpı iki ona eşittir.
- Five times two equals ten.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Beni ilk adımla çağırmanı senden kaç kez istemek zorundayım?
- How many times do I have to ask you to call me by my first name?
Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.
- Salt was a rare and costly commodity in ancient times.