mukabi̇l

listen to the pronunciation of mukabi̇l
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Karşılık olan. Karşı taraf. İvaz, bedel, karşılığı
mukabil
Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan
mukabil
Karşılık
mukabil
Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan: "Düşmanlarla beraber Anadolu'da mukabil teşkilat yapmak üzere yetmiş beş kişi kadar göndermiş."- Atatürk
mukabil
Rağmen: "Annemi çok sevmesine mukabil, teyzemle arası bozuktu."- R. N. Güntekin
mukabil
Karşılık: "Bir iki iyi habere mukabil her gün nice kaza ve bela haberleri verir."- A. Ş. Hisar
mukabil
Karşılık olarak, karşılığında
mukabil
Bir şeyin karşısında bulunan
mukâbil
(Osmanlı Dönemi) karşı, karşılık olarak, bedel
mukabi̇l
المفضلات