تعريف muhteşemlik في التركية الإنجليزية القاموس.
- grandiosity
- an inflated appraisal of one's worth, power, knowledge, importance, or identity When extreme, grandiosity may be of delusional proportions grade equivalent score refers to the level of test performance of an average student at that grade level, e g , a score of 4 6 means that on a particular test, the student scored the same as other students in the 6th month of the 4th grade gross motor skills large muscle movements such as sitting, crawling, standing and walking group therapy psychotherapy of several persons at one time
- an inflated appraisal of one's worth, power, knowledge, importance, or identity When extreme, grandiosity may be of delusional proportions [DSM-IV]
- {i} magnificence; grandeur, splendor; overly formal or pompous manner; flamboyance
- high flown style; excessive use of verbal ornamentation
- The state or quality of being grandiose, high flown style; excessive use of verbal ornamentation
- The state of being grandiose
- Impressive because of uncommon largeness, scope, effect, grandeur, or majesty The quality or state of being grandiose
- muhteşem
- {s} spectacular
I want to show you a spectacular view.
- Sana muhteşem bir manzara göstermek istiyorum.
These fireworks are spectacular!
- Bu havai fişekler muhteşem.
- muhteşem
- magnificent
This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages.
- Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.
Baudelaire's poetry is magnificent.
- Baudelaire'in şiirleri muhteşemdir.
- muhteşem
- splendid
That's a splendid idea.
- Bu muhteşem bir fikir.
You did a splendid job.
- Muhteşem bir iş yaptın.
- muhteşem
- gorgeous
She's really gorgeous.
- O gerçekten muhteşem.
The gorgeous cake made my mouth water.
- Muhteşem kek ağzımı sulandırdı.
- muhteşem
- noble
- muhteşem
- superb
His taste in music is superb.
- Onun müzik zevki muhteşemdir.
Tom explained the situation superbly.
- Tom durumu muhteşem şekilde açıkladı.
- muhteşem
- sublime
- muhteşem
- {s} grand
- muhteşem
- stupendous
It is a stupendous project.
- Bu muhteşem bir proje.
- muhteşem
- spellbinding
- muhteşem
- great
Maternal love is the greatest thing.
- Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
You've been a great help.
- Muhteşem bir yardımcısın.
- muhteşem
- pompous
- muhteşem
- powerful
- muhteşem
- sumptuous
- muhteşem
- grandiose
- muhteşem
- proud
- muhteşem
- kingly
- muhteşem
- superbly
Tom explained the situation superbly.
- Tom durumu muhteşem şekilde açıkladı.
- muhteşem
- glorious
We had a glorious time at the seaside.
- Biz deniz kenarında muhteşem bir zaman geçirdik.
This is certainly a glorious day.
- Gerçekten muhteşem bir gün.
- muhteşem
- a gorgeous
- Muhteşem
- (isim) Splendid, magnificient
- muhteşem
- magnifical
- muhteşem
- august
- muhteşem
- Olympian
- muhteşem
- imperial
Some Whites seek more imperial solutions.
- Bazı Beyazlar daha muhteşem çözümler aramaktadır.
- muhteşem
- solemn
- muhteşem
- majestic
- muhteşem
- lordly
- muhteşem
- magnificent, splendid, grand; imposing
- muhteşem
- stately
- muhteşem
- royal
- muhteşem
- corking
- muhteşem
- regal
- muhteşem
- resplendent
- muhteşem
- magnificent, splendid, majestic, grand, great, glorious
- muhteşem
- slashing
- muhteşem
- magnific
The Altamira cave is famous for its magnificent Paleolithic paintings.
- Altamira Mağarası muhteşem Paleolitik resimleriyle ünlüdür.
Tom looks magnificent.
- Tom muhteşem görünüyor.
- muhteşem
- palmy
- muhteşem
- bright
- muhteşem
- refulgent
- muhteşem
- costly
- muhteşem
- palatial