muhtaçlar

listen to the pronunciation of muhtaçlar
التركية - الإنجليزية
have nots
needy persons
muhtaç
{s} needy

I wanted to say that I'm really needy and if you can help me, please do so. - Ben gerçekten muhtaç olduğumu söylemek istedim ve eğer bana yardım edebilirsen lütfen öyle yap.

Tom seemed awfully needy. - Tom çok yardıma muhtaç görünüyordu.

muhtaç
{s} destitute
muhtaç
{s} indigent
muhtaç
in need

He never turns his back on a friend in need. - Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.

The children are in need of you. - Çocuklar sana muhtaç.

muhtaç
dependant
muhtaç
needer
muhtaç
in need of

Your soil is in need of amending. - Sizin toprağınız islah edilmeye muhtaçtır.

The entire statement is in need of explanation. - Tüm açıklama izaha muhtaç.

muhtaç
deprived
muhtaç
destitute of
muhtaç
hard up

Tom seems to be hard up for food. - Tom yiyeceğe muhtaç gibi gözüküyor.

muhtaç
almsman
muhtaç
beggarly
muhtaç
straitened
muhtaç
straitened for
muhtaç
(someone or something) which is in need of
muhtaç
poor, needy, indigent
muhtaç
dependent

Tom is totally dependent on his parents. - Tom bütünüyle ailesine muhtaç.

He is not dependent on his parents. - O, ebeveynlerine muhtaç değil.

muhtaç
needy, dependent, destitute, deprived; dependant
muhtaç
hard-up
muhtaç
necessitous
muhtaç
poverty
muhtaç
have a weak chest
التركية - التركية

تعريف muhtaçlar في التركية التركية القاموس.

Muhtaç
(Osmanlı Dönemi) MÜŞREİB
muhtaç
Bir şeye ihtiyaç duyan
muhtaç
(Osmanlı Dönemi) ihtiyaç duyarı
muhtaç
Yoksul, fakir (kimse)
muhtaç
Bakmaya mecbur olduğu aile bireylerini veya kendisini geçindirmeye yetecek geliri, malı, kazancı bulunmayan
muhtaç
Yoksul, fakir (kimse): "Muhtaç hemşehrilerin bir kısmı etrafımda dolaşmaya, bana kur yapmaya başladılar."- R. N. Güntekin
muhtaç
Bakmaya mecbur olduğu aile bireylerini veya kendisini geçindirmeye yetecek geliri, malı, kazancı bulunmayanlar
muhtaçlar
المفضلات