muhakkak

listen to the pronunciation of muhakkak
التركية - الإنجليزية
certainly
infallible
certain
certain, sure
sure enough
sure as death
doubtless
certainly, undoubtedly
absolutely
safe
surely

Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness. - Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.

Surely you told somebody. - Muhakkak birine söyledin.

certain, sure; certainly, surely
sure

You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last. - Sen bunu bana anlatan ilk kişi değilsin, muhakkak son kişide değilsin.

Surely you told somebody. - Muhakkak birine söyledin.

preciseness
be sure
no doubt
without fail
certainty
absolute
(Politika, Siyaset) decisively
decidedly
incontrovertible
indubitable
definitively
assuredly
ay
necessarily

The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants. - Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.

You don't necessarily have to go to the airport to reconfirm your plane reservation. - Uçak rezervasyonunu teyit etmek için muhakkak havaalanına gitmek zorunda değilsin.

unassailable
sure to be
precise
sureenough
distinct
to be sure
unfailing
emphaticical
unfailingly
decided
positive
necessary
bence muhakkak
i can't help thinking
التركية - التركية
Her hâlde, ne olursa olsun, kesinlikle: "Eski terbiyeyi bilmesi de muhakkak tesirli oluyordu."- R. H. Karay
(Osmanlı Dönemi) (A) (Hakk. dan) Hakikatı ve gerçeği belli olmuş. Tahkik edilmiş. Doğru
Doğruluğu, gerçekliği kesin olarak bilinen, gerçekliği kesinleşmiş: "Muhakkak olan bir şey varsa, herkese benzemediği idi."- H. Taner
(Osmanlı Dönemi) Mutlaka ne olursa olsun
Her hâlde ne olursa olsun, kesinlikle
Doğruluğu, gerçekliği kesin olarak bilinen, gerçekliği kesinleşmiş
(Osmanlı Dönemi) hakikatı ve gerçeği belli olmuş, doğru
muhakkak
المفضلات