muhabbetle

listen to the pronunciation of muhabbetle
التركية - الإنجليزية
fond
To have a foolish affection for, to be fond of
affectionate

a fond'' farewell.

outlandish; foolish; silly

Your fond dreams of flying to Jupiter have been quashed by the facts of reality.

{a} much pleased with, tender, foolish, vain
Foundation; bottom; groundwork; The ground
Fund, stock, or store
Affectionate; loving; tender; in a good sense; as, a fond mother or wife
If you are fond of someone, you feel affection for them. I am very fond of Michael She was especially fond of a little girl named Betsy. + fondness fond·ness a great fondness for children
{s} affectionate, loving; overly attentive; doting, fatuous
also meant foolish, injudicious
The background design in lace-making
{i} background, setting (French)
To caress; to fondle
If you have fond memories of someone or something, you remember them with pleasure. I have very fond memories of living in our village. = pleasant + fondly fond·ly My dad took us there when I was about four and I remembered it fondly
absurd or silly because unlikely; "fond hopes of becoming President"; "fond fancies
(adjective) cherished, dear
The broth or juice from braised flesh or fish, usually served as a sauce
(followed by `of' or `to') having a strong preference or liking for; "fond of chocolate"; "partial to horror movies"
Found
muhabbet
conversation

I had an interesting conversation with my neighbor. - Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.

muhabbet
chat

Let's sit around the stove and have a chat. - Hadi, sobanın etrafında oturalım ve muhabbet edelim.

Let's go have a chat with Tom. - Tom'la muhabbet etmeye gidelim.

muhabbet
small talk
muhabbet
chit chat
muhabbet
agape
muhabbet
chitchat
muhabbet
bond
muhabbet
{i} fondness
muhabbet
affection, love; chat, small talk, chitchat
muhabbet
affection, love
muhabbet
friendly conversation, chat
muhabbet
attachment
التركية - التركية

تعريف muhabbetle في التركية التركية القاموس.

MUHABBET
(Osmanlı Dönemi) Sevgi, sevme
MUHABBET
(Osmanlı Dönemi) Sohbet. Ruhun, kendisinden lezzet duyduğu şeye meyletmesi. (Zıddı: Buğzetme ve adavettir.)(Eğer denilse: Al-i Beyt'e muhabbeti, Kur'an emrediyor. Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm çok teşvik etmiş. O muhabbet, Şialar için belki bir özür teşkil eder. Çünki ehl-i muhabbet, bir derece ehl-i sekirdir. Ne için Şialar hususan Râfızîler, o muhabbetten istifade etmiyorlar; belki, işâret-i Nebeviye ile o fart-ı muhabbetten mahkûmdurlar.Elcevab: Muhabbet iki kısımdır: Biri : Mâna-yı harfiyle
Muhabbet
(Osmanlı Dönemi) HUBAB
Muhabbet
(Osmanlı Dönemi) HIBB
muhabbet
Dostça konuşma, yârenlik: "Karın doyuracak değiliz, maksat biraz muhabbet olsun."- N. Cumalı
muhabbet
Sevgi
muhabbet
Dostça konuşma, yarenlik
muhabbet
(Osmanlı Dönemi) sevgi, sevmek
muhabbet
Sevgi: "Mutfakta onlara yemek, kahvaltı hazırlanırken yukarıda her akşamdan fazla bir muhabbet havası esiyordu."- H. E. Adıvar
muhabbetle
المفضلات