Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.
- Success depends mostly on effort.
Onlar çoğunlukla kadındı.
- They were mostly women.
Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.
- The audience was mostly businessmen.
Onlar çoğunlukla kadındı.
- They were mostly women.
Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.
- This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen.
Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
- Windows is the most used operating system in the world.
Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
- Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
- Most Japanese drink water from the tap.
O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
- If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- If you look from afar, most things will look nice.
Birçoğu okuyamıyordu ya da yazamıyordu.
- Most were unable to read or write.
Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
- It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
- Football is the most known sport in the world.
Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- If you look from afar, most things will look nice.
Bugün pek çok okul kapalı.
- Most schools are closed today.
Çoğu takımyıldızı adlarını verdikleri yaratıklara ve karakterlere benzemez.
- Most constellations don't really resemble the creatures or characters they are named after.
O, son derece nazik bir komşudur.
- She is a most gracious neighbor.
En fazla 20 dolar ödeyecek.
- He will pay 20 dollars at most.
Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
They're mostly good people, although they have made a few mistakes.
She was to be their chosen visitor, she was to be for weeks under the same roof with the person whose society she mostly prized !.
The most I can offer for the house is $150,000.
This is a most unusual specimen.
Most want the best for their children.
The majority of them are decent people.
- Most of them are decent people.
... So what I do mostly for piano is I try to find time when I'm ...
... Like not completely, but mostly correctly. ...