Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
- Football is the most known sport in the world.
Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
- Windows is the most used operating system in the world.
Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.
- Most young adults enjoy going out at night.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Bu adadaki pek çok yılan zararsızdır.
- Most snakes on this island are harmless.
Bugün pek çok okul kapalı.
- Most schools are closed today.
O, son derece nazik bir komşudur.
- She is a most gracious neighbor.
Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
- Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Birçoğu okuyamıyordu ya da yazamıyordu.
- Most were unable to read or write.
Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
- Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- If you look from afar, most things will look nice.
Çoğu takımyıldızı adlarını verdikleri yaratıklara ve karakterlere benzemez.
- Most constellations don't really resemble the creatures or characters they are named after.
Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
- What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
Onun en fazla 100 doları var.
- He has at most 100 dollars.
Onlar çoğunlukla kadındı.
- They were mostly women.
Ağrı çoğunlukla geçti.
- The pain has mostly gone away.
Birçok Asyalının ortak dili İngilizce'dir.
- The common language of many Asians is English.
Londra'da birçok güzel park vardır.
- There are many beautiful parks in London.
Bugün, çok fazla ödevim var.
- I have too much homework today.
Çok fazla içmek seni hasta edecek.
- Too much drinking will make you sick.
Çok fazla yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much you will become fat.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
Konserde çok fazla kişi vardı.
- There were too many people at the concert.
Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.
- Indonesia consists of many islands and two peninsulas.
Tom büyük olasılıkla kırmızı arabayı satın alacak.
- Tom will most likely buy the red car.
Günümüzde bir oğlan 18 yaşına kadar bekaretini kaybetmezse, o büyük olasılıkla travmalı olacaktır.
- Nowadays, if a boy doesn't lose his virginity by the age of 18, he'll most likely be traumatised.
Bilhassa matematikten nefret ediyorum.
- I hate math most of all.
Ben bilhassa onu özlüyorum.
- I long for that most of all.
İngilizcenin dünyada en yaygın dil olduğuna şüphem yok.
- I have no doubt English is the most common language in the world.
Dünyadaki en yaygın isim Muhammed'dir.
- The most common first name in the world is Mohammed.
Tom Mary'nin büyük bir olasılıkla ne yapacağını biliyordu.
- Tom knew what Mary would most likely do.
Tom şimdiye kadar tanıdığım en kötü kişidir.
- Tom is the most evil person I have ever met.
Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
- In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
O, büyük ihtimalle gelecek.
- Most probably, she'll come.
O, büyük ihtimalle gelecek.
- Most probably, he'll come.
Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.
- What is most important in life differs from person to person.
Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
- Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
Takuboku'nun şiirlerini bir çoğunu ezbere öğrendim.
- I learned many of Takuboku's poems by heart.
Tom büyük ihtimalle başarılı olacak.
- Tom is the most likely to succeed.
Tom'un büyük ihtimalle yarışı kazanacak kişi olduğunu düşünüyorum
- I think Tom is the one most likely to win the race.
O bir yığın dil konuşmaz.
- She does not speak many languages.
Gemide bir yığın fare var.
- There are many rats on the ship.
Akvaryumda bir hayli nadir balık var.
- There are many rare fish at the aquarium.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
- He received a good many letters this morning.
Biz ondan çok şey bekliyoruz.
- We expect much of him.
Korkarım ki yardım etmek için yapabileceğim çok şey yok.
- There is not much I can do to help, I am afraid.
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.
- This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen.
Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
- It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
Tom ve Mary'nin pek çok ortak şeyleri yoktur.
- Tom and Mary don't have much in common.
Birçoğumuz yorgunduk.
- Many of us were tired.
Birçoğu sömürgecilik altında uzun süre baskı ve zorluktan çekti.
- Many have long suffered oppression and hardship under colonialism.
Kaç tane çocuğun var?
- How many kids do you have?
Kaç tane dolma kalemin var?
- How many pens do you have?
Buradan Belediye binasına yürümek aşağı yukarı ne kadar zaman alır?
- How much time, more or less, does it take to walk from here to the town hall?
Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar?
- About how much would it cost to have this chair repaired?
İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.
- Many of the workers died of hunger.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Tom adlı kaç tane çocuk, sizin sınıfınızdadır?
- How many kids named Tom are in your class?
Tom adlı kaç kişiyi tanıyorsun?
- How many people do you know named Tom?
Köpeklerin çoğu yaşıyor.
- Many of the dogs are alive.
Bir köpeğin kaç bacağı vardır?
- How many legs does a dog have?
Onlar çoğunlukla kadındı.
- They were mostly women.
Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.
- Success depends mostly on effort.
Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.
- A dog's sense of smell is much keener than a human's.
Onun köpeği uysal olduğu kadar çok sadık değildir.
- Her dog is not so much faithful as tame.
Bilmen gereken her şey hemen hemen bu.
- That's pretty much everything you need to know.
Hasta dünkü durumuyla hemen hemen aynı.
- The patient is much the same as yesterday.
Burada iklim yılın büyük bölümünde sıcaktır.
- The climate here is warm for most of the year.
Geçen yazın büyük bölümünde Boston'daydım.
- I was in Boston most of last summer.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.
- My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read.
The most I can offer for the house is $150,000.
This is a most unusual specimen.
Most want the best for their children.
This is the most important example.
The majority of them are decent people.
- Most of them are decent people.
Get that done most rikki-tik.
Then Christian heads Quinn off at the pass with a most muscular.
Many are called, but few are chosen.
A great many do not understand this.
They're mostly good people, although they have made a few mistakes.
She was to be their chosen visitor, she was to be for weeks under the same roof with the person whose society she mostly prized !.
There wasn't much people about that day.
From those to whom much has been given much is expected.
I don't have much money.
Does he get drunk much?.
... perhaps most importantly, the will of a nation. ...
... most of the world, the countries in green here ...