Onun ahlakı esnektir.
- Her morality is flexible.
Borsada kumar oynarsan bir yatırımcısındır... Türev piyasada kumar oynarsan bir tüccar ... Kumarhanede kumar oynarsan bir kaybedensindir ... Ahlak ?
- If you gamble on the stock market, you are an investor... If you gamble on the derivatives market, you are a trader... If you gamble at the casino, you are a loser... Morality?
Fazilet onun kendi mükafatıdır.
- Virtue is its own reward.
Et yemek ahlaki olarak yanlış mıdır?
- Is it morally wrong to eat meat?
Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
- Moral values are important in society.
Ben sana manevi destek vereceğim.
- I'll give you moral support.
Rahip insanların maneviyatını geliştirmek için çalıştı.
- The priest tried to improve the people's morals.
Sabır, gücümün yetmediği bir meziyettir.
- Patience is a virtue that I can't afford.
Tom'un ahlaki değerleri yok.
- Tom has no moral values.
Et yemek ahlaki olarak yanlış mıdır?
- Is it morally wrong to eat meat?
Özür dilemek büyük bir erdemdir.
- Apologizing is a great virtue.
Onun planının hem erdemleri hem de yükümlülükleri vardır.
- His plan has both virtues and liabilities.
Tom'un ahlaki değerleri yok.
- Tom has no moral values.
Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
- Moral values are important in society.
Her masal, alınacak bir dersle biter.
- Every fable ends up with a moral.
Bu hikayeden alınacak dersi anladın mı?
- Did you understand the moral of this story?
İyi bir kişi erdemli bir kişidir.
- A good person is a moral person.
Bu hikayeden alınacak dersi anladın mı?
- Did you understand the moral of this story?
Bu hikayeden alınacak ders nedir?
- What's the moral of this story?
Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
- When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
Papazın vaazları seni sıkabilir fakat onlar ahlaken iyi örnektir.
- The pastor's sermons may bore you, but they are morally edifying.
Ahlak anlayışının seni doğru olanı yapmaktan alıkoymasına asla izin verme.
- Never let your sense of morals prevent you from doing what is right.
Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.
- The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice.
O dürüst bir hayat yaşadı.
- He lived a moral life.
Leyla namusunu kaybetti.
- Layla lost her virtue.
Leyla'nın namusu ele geçirilemezdi.
- Layla's virtue was impregnable.
O sıkı çalışma ve iyi iş duygusundan dolayı zengin oldu.
- She became rich by virtue of hard work and good business sense.
It may be true that you cannot legislate morality, but behavior can be regulated.
Deputy District Attorney Bill Tingle called Jones the devil's right-hand man and said he should be punished for his atrocious morality..
Hume's morality which ‘implies some sentiment common to all mankind’; Kant's morality for all rational beings; Butler's morality with its presupposition of ‘uniformity of conscience’.
He smiled a little. Morality is the average conduct of the average man at a given time and place. It is based on custom and expediency..
Sir Preacher, from your desk you mumble?.
Robinson sums up the conclusion of the first part of his book as being that the task of the moralist is to set in their proper relation to one another the three different types of moral judgment . . . and so reveal the field of morality as a single self-coherent system.
a moral certainty.
moral judgments, a moral poem.
a moral victory, moral support.
a moral obligation.
He is in high spirits today.
- Bugün onun morali yüksek.
He was in low spirits for months after his girlfriend left him.
- Kız arkadaşı terk ettikten sonra aylarca morali bozuk gezdi.
Their morale is high.
- Onların morali yüksek.
The morale of those men was excellent.
- Bu insanların morali mükemmeldi.