تعريف missed في الإنجليزية التركية القاموس.
- (Bilgisayar) kaçırıldı
- miss özle/farket/kaçır
- ıskala
- miss
- kaçırmak
Uçağı kaçırmak istemiyorum.
- I don't want to miss the plane.
Trenimi kaçırmak istemiyorum.
- I don't want to miss my train.
- miss
- özlemek
Seni özlemek istemiyorum.
- I don't want to miss you.
- miss
- ıska geçmek
- miss
- evli olmayan bayan
- Miss
- {i} ıska
Tom Mary'ye ateş etti fakat ıskaladı.
- Tom shot at Mary, but he missed.
Bomba hedefi ıskaladı.
- The bomb missed its target.
- missed approach
- (Askeri,Havacılık) pas geçme
- missed call
- cevapsız arama
- missed call
- Yanıtlanmamış telefon aaması
- missed call
- cevapsız çağrı
- missed abortion
- missed abortus
- missed it
- kaçırdın
- missed out on
- kaçırmış
- missed approach
- (Askeri) TAMAMLANMAMIŞ İNİŞ: Karaya inmekle tamamlanmayan bir iniş
- missed approach altitude
- (Askeri) pas geçme irtifaı
- missed approach procedure
- (Havacılık) pas geçme prosedürü
- missed approach procedure
- (Askeri) TAMAMLANMAMIŞ İNİŞ USULLERİ: Bir aletin inişinden sonra, karaya iniş normal olarak sağlanmamışsa: a. Uçak karar verilen yükseklik/irtifaya indikten ve görülen şekilde Teması sağlayamadığı zaman, veya, b. İnmeden yeniden kalkması veya yeniden etrafta dolaşması için hava trafik kontrolünden emir geldiği zaman takip edilmesi gereken usuller
- missed approach procedure
- (Askeri) pas geçme usulü
- missed discount
- (Ticaret) kaybedilen iskonto
- Military Assistance Program; missed approach point; missed approach procedure
- (Askeri) Askeri Yardım Programı; tamamlanmamış iniş noktası; tamamlanmamış iniş usülleri
- miss
- {f} kaçırmak (fırsat)
- Miss
- {i} bayan (evlenmemiş)
- miss
- {f} aramak
Polis kayıp çocuğu aramaktan vazgeçti.
- The police have given up looking for the missing child.
Bütün köylüler kayıp bir kediyi aramak için dağlara gittiler.
- All the villagers went into the mountains to look for a missing cat.
- miss
- eksik olmak
- miss
- gözlemek
Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.
- Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change.
- miss
- (Tekstil) atkılamak, sıçramak
- miss
- {f} özlem duymak
- miss
- isabet ettirememek, ıskalamak, vuramamak; isabet etmemek, vurmamak: You missed the target. Hedefi ıskaladın. By some miracle the bullet
- miss
- vuramamak
- execute missed approach
- (Havacılık) pas geçme
- miss
- kavramamak
- miss
- anlamamak
- miss
- başarısızlık
Mezuniyet töreninde mezun olan öğrencilerin adlarını söylemeyi unutmak şaşırtıcı bir başarısızlıktır.
- Forgetting to say the graduating student's name at the graduation ceremony was a colossal miss.
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
- miss
- (Konuşma Dili) göresimek
- miss
- (evlenmemiş) bayan
- miss
- duymamak
- miss
- tütmek
- miss
- ıskalama
- miss
- elinden kaçırmak
- miss
- gözünden kaçırmak
- miss
- hasretini çekmek
- miss
- vuramama
- miss
- gözden kaçırmak
Bu tür hatayı gözden kaçırmak çok kolaydır.
- It's very easy to miss this kind of mistake.
- miss
- isabet ettirememek
- miss
- isabet ettirememe
- miss
- hasret kalmak
- miss
- hedefi vuramama
- miss
- hanımefendi
Sizinle tanışmak bir onurdur, hanımefendi.
- It's an honor to meet you, miss.
- miss
- {f} özle
Aşçılığını özleyeceğim.
- I'll miss your cooking.
Hepimiz seni özledik.
- We've all missed you.
- miss
- (evlenmemiş bayanlara hitap ederken) Bayan
- miss
- ıskalamak
- miss
- bayan
Bayan Thomas bize tarih öğretiyor.
- Miss Thomas teaches us history.
Bayan Nakano'nun kaç yaşında olduğunu biliyor musun?
- Do you know how old Miss Nakano is?
- miss
- yokluğunu keşfetmek
- miss
- olmadığının farkına varmak
- miss
- yetişememek
- He just missed being run over
- Ezilmekten zor kurtuldu
- i missed you
- i özledim
- to be missed
- Kaçırılmaması gereken
- He just missed being
- Ezilmekten zor kurtuldu
- Miss
- {i} isabet etmeme
- Miss
- {i} Bayan, Matmazel, Mis (Evlenmemiş kadınların soyadından önce kullanılır.): Miss Joy Bayan Joy
- Miss
- {i} matmazel
- Miss
- {i} karavana
- Miss
- {i} kız
Anne üniversitedeki kızını özledi.
- The mother missed her daughter who was away at college.
Küçük kız kardeşimi özlüyorum.
- I miss my little sister.
- Miss
- {i} hanım
Sizinle tanışmak bir onurdur, hanımefendi.
- It's an honor to meet you, miss.
Sanırım hanıma ev almalıyım.
- I guess I should get home to the missus.
- i've missed a period
- bu ay regli olmadım
- miss
- i., k.dili. genç kız
- miss
- {f} 1. isabet ettirememek, ıskalamak, vuramamak; isabet etmemek, vurmamak: You missed the target. Hedefi ıskaladın. By some miracle the bullet
- miss
- (Askeri) BOŞ: Hedef üzerinde olmayan vuruş veya paralanma
- miss
- görmemek
- miss
- gidememek
- miss
- ele geçirememek
- miss
- bulamamak
- miss
- yokluğunu hissetmek
- miss
- miss fire ateş almamak
- miss
- yanlışlıkla atlamak
- miss
- vuramam
- miss
- vurmamak
- miss
- isabet ettirememek veya etmemek
- to be missed
- aranmak
- to be missed
- aranılmak