Tom duvarın dibine yığıldı, bitmiş ve zavallı olarak.
- Tom slumped against the wall, exhausted and miserable.
Zavallı bir durumdayız.
- We're in a miserable situation.
O yıllarca sefil bir hayat sürdürmek zorunda kaldı.
- He had to lead a miserable life for many years.
Ben sefil ve mutsuzdum.
- I was miserable and unhappy.
Bu perişan eski kilise ülkemizdeki en eski yapıdır.
- This miserable old church is the oldest building in our country.
O hayatımı perişan etti.
- She made my life miserable.
Sana ne oldu? Berbat görünüyorsun.
- What happened to you? You look miserable.
Tom parktaki bankta oturuyor, berbat görünüyor.
- Tom is sitting on a park bench, looking miserable.
Hava dün çok kötüydü.
- The weather was miserable yesterday.
Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
- The experiment resulted in a miserable failure.
O zengin ama çok mutsuz.
- She's rich but miserable.
O zengin ama çok mutsuz.
- She's rich but miserable.
Tom mutsuz görünüyordu.
- Tom looked miserable.
Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
- The experiment resulted in a miserable failure.
Hava dün çok kötüydü.
- The weather was miserable yesterday.
He's O.K. at some sports, like tennis, but he's just miserable at football.
The secret of being miserable is to have the leisure to bother about whether you are happy or not. The cure is occupation.