Kadınlar bir azınlık değildir.
- Women are not a minority.
Tatoeba insanların azınlık dillerini öğrenmesine yardım edebilir.
- Tatoeba can help people to learn minority languages.
Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
- A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Keşke Tatoeba'da daha fazla azınlık dilleri olsa.
- I wish there were more minority languages in Tatoeba.
Ufak detaylar hakkında endişelenme.
- Don't worry about the minor details.
Tom ufak bir kazaya karıştı.
- Tom was involved in a minor accident.
Bu sadece küçük bir başarısızlık.
- It's only a minor setback.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
- We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Bu önemsiz bir detay.
- That's a minor detail.
Tom'un yaralaları önemsiz sayılır.
- Tom's injuries are considered minor.
ABD'nın Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Cumhuriyetçi John Boehnerdir.
Siyah sözcüğü zamanın azınlıklarının çoğunu temsil etti.
- The word black represented most of the minorities of the time.
Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.
- The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
Reşit olmayan birinin refahını tehlikeye düşürdüğünüz için tutuklusunuz.
- You're under arrest for endangering the welfare of a minor.
Kanun, reşit olmayanların sigara içmesini yasaklıyor.
- The law prohibits minors from smoking.
Tom'un çalıştığı bar reşit olmayan kimselere alkollü içki sattığı için ruhsatını kaybetti.
- The bar where Tom works lost its license because they had been selling alcoholic drinks to minors.
The company claims it has hired several minorities since the complaint was lodged.
Most people agreed, but a sizable minority were upset by the decision.
Almost 4 million Canadians identified themselves as a visible minority in the 2001 Census, accounting for 13.4% of the total population.