Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.
- The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
- A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Dan ufak yaralarla kurtuldu.
- Dan survived with minor injuries.
Sergi ufak bir skandala neden oldu.
- The exhibition caused a minor scandal.
Giremezsin, çünkü sen bir küçüksün.
- Because you're a minor, you can't enter.
Bu sadece küçük bir başarısızlık.
- It's only a minor setback.
Önemsiz konularda her zaman endişe eder.
- He always worries about minor points.
Denemen kötü değildi ama birkaç önemsiz ayrıntım var.
- Your essay was not bad but I have a few minor niggles.
Reşit olmayan birinin refahını tehlikeye düşürdüğünüz için tutuklusunuz.
- You're under arrest for endangering the welfare of a minor.
Kanun, reşit olmayanların sigara içmesini yasaklıyor.
- The law prohibits minors from smoking.
Tom'un çalıştığı bar reşit olmayan kimselere alkollü içki sattığı için ruhsatını kaybetti.
- The bar where Tom works lost its license because they had been selling alcoholic drinks to minors.