miktarında

listen to the pronunciation of miktarında
التركية - الإنجليزية
amounting
present participle of amount
miktar
number

Japan exports a great number of cars to foreign countries. - Japonya yabancı ülkelere büyük miktarda araba ihraç eder.

A human body consists of a countless number of cells. - Bir insan vücudu sayısız miktarda hücreden oluşur.

miktar
quantity

Japan imports a large quantity of oil. - Japonya büyük miktarda petrol ithal eder.

It is quality, not quantity that counts. - Önemli olan miktar değil kalitedir.

miktar
amount

I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument. - Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım

The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all. - Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.

miktar
{i} supply

Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit. - Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.

We have a plentiful supply of water. - Bol miktarda suyumuz var.

miktar
deal

I can get you a deal. - Sana bir miktar alabilirim.

The project requires a great deal of money. - Proje büyük miktarda para gerektiriyor.

miktar
quantum
miktar
gage
miktar
body

A human body consists of a countless number of cells. - Bir insan vücudu sayısız miktarda hücreden oluşur.

miktar
abundance
miktar
(Bilgisayar) amounts are in
miktar
ration
miktar
(Bilgisayar) qty
miktar
extent

I accept what you say to some extent. - Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.

miktar
doorbell
miktar
quantities

Daffodils contain a toxic alkaloid that may even be lethal when ingested in high quantities. - Fulyalar, yüksek miktarlarda yutulduğu zaman öldürücü bile olabilen zehirli bir alkali madde içerir.

Today’s spacecraft use rockets and rockets use large quantities of propellant. - Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor.

miktar
content

Bananas are slightly radioactive due to their potassium content. - Muzlar potasyum içeriğinden dolayı az miktarda radyoaktiftirler.

miktar
(Kanun) bulk
miktar
quantite
miktar
yield
miktar
redundance
miktar
(Ticaret) measures
miktar
stock
miktar
level
miktar
(Kanun) consideration
miktar
dose
miktar
lot

There have been a lot of complaints from students about the amount of homework that Mr. Jackson gives. - Bay Jackson'ın verdiği ödev miktarı ile ilgili öğrencilerden gelen birçok şikâyetler olmaktadır.

Australia exports a lot of wool. - Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.

miktar
bit
miktar
measure

Harvard scientists have measured the amount of male hormone in the saliva of 58 single and married men with or without children. - Harvard'ın bilim adamları, çocuk sahibi olan veya olmayan 58 bekâr ve evli erkek tükürüğündeki erkek hormon miktarını ölçtü.

miktar
{i} proportion

You get paid in proportion to the amount of the work you do. - Yaptığınız işin miktarı ile orantılı olarak para alırsınız.

miktar
quantity, amount; extent
miktar
quantitative
miktar
sum

How did you come by such a big sum of money? - Böyle büyük bir miktarda parayı nasıl kazandın?

She deposited a large sum of money in the bank. - O bankaya büyük miktarda bir para yatırdı.

miktar
dosage (of a medicine)
miktar
quantity, amount, number
miktar
portion, part; group
miktar
quanta
miktar
portion
miktar
{i} volume

The river carries a huge volume of water. - Nehir çok büyük miktarda su taşır.

miktar
smart
التركية - التركية

تعريف miktarında في التركية التركية القاموس.

miktar
Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğalabilen durumu, nicelik
Miktar
misil
Miktar
(Osmanlı Dönemi) GIRAR
Miktar
(Osmanlı Dönemi) TAVIR
Miktar
(Osmanlı Dönemi) ZEVV
Miktar
(Osmanlı Dönemi) NAHV
Miktar
(Osmanlı Dönemi) SECİHA
Miktar
(Osmanlı Dönemi) ZÜHA'
Miktar
(Osmanlı Dönemi) NÜHA
miktar
Ölçü
miktar
Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğalabilen durumu, nicelik. Ölçü