تعريف mi̇safi̇r في التركية الإنجليزية القاموس.
- misafir
- guest
Do you have guests for dinner?
-Akşam yemeğine misafiriniz var mı?
She was playing the piano when the guests arrived.
-Misafirler geldiğinde, o piyano çalıyordu.
- misafir
- company
I'm expecting company this evening.
-Bu akşam misafir bekliyorum.
I'm expecting company this evening.
-Bu akşam misafirim gelecek.
- misafir
- visitor
Visitors and guests are welcome.
-Ziyaretçiler ve misafirlerimiz hoş karşılanıyor.
- misafir
- sojourner
- misafir
- lodger
- misafir
- white spot (in the cornea), nebula; leucoma
- misafir
- caller
- misafir
- (Askeri) attached unassigned
- misafir
- guest, visitor
- misafir
- guest, visitor, company
- misafir etmek
- entertain
- misafir etmek
- entertain a guest
- misafir ağırlamak
- entertain a guest
- misafir celp ve sevk eri
- (Askeri) receptee
- misafir etmek
- harbor
- misafir etmek
- put somebody up
- misafir işçi
- guest worker
- misafir işçiler
- (Ticaret) guest workers
- misafir odası
- drawing-room
- misafir odası
- guestroom
- misafir profesör
- adjunct professor
- misafir etme, konuk etme
- entertainment, guests to
- misafir etmek
- Entertain, put somebody up
- misafir giriş
- guest login
- misafir sediri
- Cedar guests
- misafir askeri personel
- (Askeri) guest military personnel
- misafir ağırlama
- honour [Brit.]
- misafir ağırlama
- honor
Would you like to do the honors?
-Misafir ağırlamak ister misin?
- misafir ağırlamak
- to entertain a guest
- misafir ağırlamak
- do the honors
Would you like to do the honors?
-Misafir ağırlamak ister misin?
- misafir edilmiş
- entertained
- misafir etme
- entertainment
- misafir etmek
- put up
- misafir etmek
- to put sb up
- misafir etmek
- lodge
- misafir etmek
- to put (someone) up (as a guest in one's home)
- misafir evi/konağı small, village house built
- to accommodate travelers
- misafir fazla kalmak
- overstay one's welcome
- misafir fazla kalmak
- outstay one's welcome
- misafir geldi
- we have company
- misafir gibi oturmak
- 1. to sit stiffly on the edge of one's chair. 2. to act as if a place is only one's temporary home. 3. (for someone) not to turn a hand, not to do any work
- misafir hakları
- the rights of a guest
- misafir karşılama odası
- drawing room
- misafir kuvvetler
- (Askeri) transient forces
- misafir no
- (Bilgisayar) guest id
- misafir odası
- guest room, drawing room
- misafir odası
- drawing room
- misafir odası
- reception room
- misafir odası
- salon
- misafir odası
- guest bedroom, guest room
- misafir olarak kabul etmek
- have as a guest
- misafir olmak
- to lodge, to visit
- misafir olmak
- put up
- misafir olmak
- to be a guest of or in
- misafir olmak
- lodge
- misafir olmak
- visit
- misafir otopark
- guest parking lot
- misafir sanatçı
- guest artist
- misafir tohumu
- slang bastard
- misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş
- beggars can't be choosers
- misafir umduğunu değil, bulduğunu yer
- (Atasözü) A guest can't be choosy; he/she has to accept whatever hospitality is offered
- misafir ve hastalar
- (Askeri) transient and patients
- misafir yatak odası
- guest room
- misafir yatak odası
- guest bedroom
- misafir çamaşırı
- guest laundry
- misafir öğrenci
- extramural student
- davetsiz misafir
- intruder
- misafir
- house guest
- misafir
- houseguest
Tom showed up unannounced the other day and now we have a houseguest.
-Tom, geçen gün haber vermeden çıkageldi. Şu an misafirimiz.
- misafirler
- guests
There were some guests waiting in the drawing room.
-Çizim odasında bekleyen bazı misafirler vardı.
She is careful about the way she receives guests.
-O, misafirleri kabul şekli hakkında dikkatlidir.
- (misafir) ağırlamak
- entertain
- misafirler
- company
- televizyon izlemeye gelen misafir
- the guests to watch television
- beklenmedik misafir
- unexpected guest
- beklenmeyen misafir
- unexpected visitor
- davetsiz misafir
- uninvited guest; unexpected visitor
- davetsiz misafir
- gatecrasher
- istenmeyen misafir
- imposition
المصطلحات ذات الصلة
تعريف mi̇safi̇r في التركية التركية القاموس.
- (Osmanlı Dönemi) Seferde olan. Bak: Müsafir-Mukim
- misafir
- Gözün saydam tabakasında herhangi bir sebeple oluşan beyaz leke
- misafir
- Konuk: "Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer."- Atasözü
- misafir
- Konuk
- misafir odası
- Evlerde konukların alındığı oda
- misafir salonu
- Evlerde veya resmî konutlarda konuklara ayrılan salon
- Misafir
- (Osmanlı Dönemi) SİPENC
- Misafir
- konak
- Misafir
- miz
- Misâfir
- (Osmanlı Dönemi) MİZ