I don't want to be involved in that matter.
- O meseleye karıştırılmak istemiyorum.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
We're going to discuss the problem tomorrow.
- Meseleyi yarın tartışacağız.
This is the problem we should work on first.
- Bu evvela üzerinde çalışmamız iktiza eden meseledir.
Speaking of religious matters is a delicate issue.
- Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.
The real issue is how to prevent the disease.
- Gerçek mesele hastalığın nasıl önleneceğidir.
This whole affair is giving me a headache.
- Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
- Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
It's a matter that concerns all of us.
- Bu hepimizi ilgilendiren bir mesele.
I am not concerned with the affair.
- Ben mesele ile ilgili değilim.
They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
- Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
Tom is scrupulous in matters of business.
- Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
I think you're missing the point.
- Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsun.
That's really not the point, is it?
- Mesele gerçekten o değil, değil mi?
To be or not to be, that is the question.
- Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.
It's a question of life or death.
- Bu bir ölüm kalım meselesi.
I hope this matter is resolved quickly.
- Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.
As far as I know, this is not the case.
- Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.