Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.
- I barely missed being struck.
Tom zar zor nefes alıyor.
- Tom is barely breathing.
Tom ancak kirasını ödeyebiliyor.
- Tom can barely pay his rent.
Ben ancak iki veya üç saat uyudum.
- I slept barely two or three hours.
Leyla ve Sami birbirlerini hemen hemen hiç tanımıyorlardı.
- Layla and Sami barely knew each other.
Burada hemen hemen hiç yağmur yağmaz.
- It barely ever rains here.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
Tom geçen yaz Mary ile çok az konuştu.
- Tom barely spoke to Mary last summer.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
Tom artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- Tom barely speaks to me anymore.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- He barely speaks to me anymore.
Bunu güçbela zamanında yaptım.
- I barely made it on time.
Bazen içecek çok fazla şey ancak yeterlidir.
- Sometimes too much to drink is barely enough.
Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
- We have barely enough bread for breakfast.