تعريف meraklısı في التركية الإنجليزية القاموس.
- wild about
- fancier
- bug
- phile
- buff
- merak
- {i} curiosity
Her story excited curiosity in the children.
- Onun hikayesi çocuklarda merak uyandırdı.
Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
- Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- merak
- worry
Don't worry. You can confide in me.
- Merak etme. Bana güvenebilirsin.
Don't worry. This won't happen again.
- Merak etme. Bu bir daha olmayacak.
- meraklısı olmak
- be keen on
- meraklısı olmak
- go in for
- meraklısı olmak
- be a fancier of
- meraklısı olmak
- be fond of
- meraklısı olmak
- be addicted to
- meraklısı olmak
- to be into, to go in for
- merasim meraklısı
- punctilious
- merasim meraklısı olma
- punctiliousness
- merak
- {i} interest
My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
- Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
Magdalena is interested in geography.
- Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- merak
- {i} concern
Your friends are really concerned about your health.
- Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
- ziyafet meraklısı
- convivial
- caz meraklısı kimse
- cat
- eğlence meraklısı
- frolicsome
- merak
- wonder
Tom wonders if it's true.
- Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.
I wonder who that girl is.
- O kızın kim olduğunu merak ediyorum.
- merak
- {i} whim
- merak
- {i} fancy
He has a great fancy for travelling.
- Onun seyahat için büyük bir merakı var.
- merak
- great interest
- merak
- keenness
- merak
- maggot
- merak
- fond
My sister is fond of music.
- Kız kardeşim müziğe meraklıdır.
I am fond of the cinema.
- Ben sinema meraklısıyım.
- merak
- foible
- merak
- passion
I have no special talents. I am only passionately curious.
- Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.
- merak
- (Argo) kick
- merak
- fuss
- merak
- espial
- merak
- mania
- merak
- relish
- merak
- taste
She wondered how his lips would taste.
- O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.
She wondered what his lips would taste like.
- O, onun dudaklarının nasıl tad alacağını merak ediyordu?
- merak
- conceive
- merak
- fad
Fadil became interested in Islam.
- Fadıl, İslam'a merak sardı.
- merak
- solicitude
- merak
- cult
I am curious about Japanese culture.
- Japon kültürünü merak ediyorum.
- merak
- inquietude
- boğa güreşi meraklısı
- aficionado
- merak
- wondered about
- merak
- be wondering
- akıllı ve yetenekli görünme meraklısı
- clever clever
- antika meraklısı
- antiquary
- antika meraklısı
- antiquary, antiquarian
- at yarışı meraklısı
- horsy
- bale meraklısı
- balletomane
- bale meraklısı
- person who loves ballet
- beat müziği meraklısı
- beatnik
- beysbol meraklısı
- baseball fan
- caz meraklısı
- hepcat
- dava meraklısı
- litigious
- enfiye meraklısı
- snuff taker
- eğlence meraklısı zengin kız
- playgirl
- film meraklısı
- film addict
- fotoğraf meraklısı
- shutterbug
- gösteriş meraklısı olmak
- to be fond of show
- gösteriş meraklısı olmak
- be fond of show
- gösteriş meraklısı tip
- peacock
- gül meraklısı
- rosarian
- güzel sanatlar meraklısı
- dilettante
- güzel sanatlar meraklısı kimse
- virtuoso
- kar meraklısı
- snow bunny
- kitap meraklısı kimse
- bookish person
- konser meraklısı
- concertgoer
- merak
- sensation
- merak
- hobby
Tom calls himself a hobbyist.
- Tom kendine meraklı diyor.
Tom is a model railroad hobbyist.
- Tom model demiryolu meraklısı.
- merak
- great interest in, great liking for; passion for (something)
- merak
- disquiet
- merak
- anxiety, worry
- merak
- wonderment
- merak
- disquietude
- merak
- being particular or fastidious about
- merak
- care
I wonder if Tom and I can take care of ourselves.
- Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.
Don't worry. I'll take care of that.
- Merak etmeyin. Onunla ilgileneceğim.
- merak
- curiosity; great interest, concern, passion; anxiety, solicitude, worry
- merak
- bug
- merak
- avocation
- merak
- anxiety
- merak
- crotchet
- merak
- missile
- müşterek bahis meraklısı
- punter
- orkide meraklısı
- orchidist
- pul meraklısı
- philatelist
- reklâm meraklısı toplum
- admass
- resmiyet meraklısı
- punctilious
- sağlık meraklısı
- health freak
- ses cihazları meraklısı
- (müzik seti vb.) audiophile
- sinema meraklısı
- cineaste
- sürat meraklısı
- speed merchant
- vaaz verme meraklısı
- preachy
- yarış meraklısı
- racing man
- yarış meraklısı
- racegoer
- şehvet meraklısı
- lascivious