تعريف merak في التركية الإنجليزية القاموس.
- worry
Don't worry. You can confide in me.
- Merak etme. Bana güvenebilirsin.
Don't worry. It's OK.
- Merak etmeyin. Tamam.
- curiosity
Her story excited curiosity in the children.
- Onun hikayesi çocuklarda merak uyandırdı.
His story excited everyone's curiosity.
- Onun hikayesi herkesin merakını uyandırdı.
- wonder
I wonder who that girl is.
- O kızın kim olduğunu merak ediyorum.
Tom wonders if it's true.
- Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.
- great interest
- keenness
- maggot
- fond
I am fond of Australian food.
- Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.
I am fond of the cinema.
- Ben sinema meraklısıyım.
- foible
- passion
I have no special talents. I am only passionately curious.
- Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.
- (Argo) kick
- fuss
- espial
- mania
- relish
- taste
This popcorn tastes stale. I wonder when it was popped.
- Bu patlamış mısırların tadı bayat. Ne zaman yapıldıklarını merak ediyorum.
She wondered how his lips would taste.
- O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.
- conceive
- sensation
- interest
Tom wondered why many people in America think that baseball is more interesting to watch than soccer.
- Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti.
Magdalena is interested in geography.
- Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- hobby
Tom calls himself a hobbyist.
- Tom kendine meraklı diyor.
Tom is a model railroad hobbyist.
- Tom model demiryolu meraklısı.
- fad
Fadil became interested in Islam.
- Fadıl, İslam'a merak sardı.
- great interest in, great liking for; passion for (something)
- disquiet
- concern
Your friends are really concerned about your health.
- Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
- anxiety, worry
- wonderment
- whim
- disquietude
- being particular or fastidious about
- care
Don't worry. I'll take care of that.
- Merak etmeyin. Onunla ilgileneceğim.
I wonder if you have ever really cared for me.
- Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.
- curiosity; great interest, concern, passion; anxiety, solicitude, worry
- bug
- fancy
He has a great fancy for travelling.
- Onun seyahat için büyük bir merakı var.
- avocation
- anxiety
- crotchet
- solicitude
- cult
I am curious about Japanese culture.
- Japon kültürünü merak ediyorum.
- inquietude
- wondered about
- be wondering
- missile
- merak etmek
- wonder
I can't help but wonder where Tom is.
- Tom'un nerede olduğunu merak etmekten başka yapabileceğim bir şey yok.
To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
- Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- merak etmek
- worry
- Merak etme
- Don't worry!
Don't worry. This won't happen again.
- Merak etme. Bu bir daha olmayacak.
Don't worry. It's OK.
- Merak etmeyin. Tamam.
- merak içinde
- anxious
- merak etmek
- wonder about
- merak uyandıran
- suspenseful
- merak ederek
- wonderingly
- merak ederek
- wondering
- merak etme
- wondering
I still can't help wondering why.
- Sebebini merak etmemek hâlâ elimde değil.
Tom can't help wondering why Mary changed her mind.
- Tom, Mary'nin fikrini niçin değiştirdiğini merak etmekten kendini alamıyor.
- merak etme
- wonderment
- merak etmek
- anxious about
- merak etmek
- fascinate
- merak etmek
- worry about
- merak etmek
- become anxious
- merak etmek
- get anxious
- merak etmek
- be concerned about
- merak etmek
- feel troubled
- merak etmek
- curious about
- merak etmek
- be curious about
- merak etmek
- be solicitous
- merak etmek
- be troubled
- merak etmek
- be anxious about
- merak içinde bırakmak
- worry
- merak içinde olan
- worried
- merak konusu
- riddle
- merak konusu
- enigma
- merak konusu
- puzzler
- merak konusu
- mystery
- merak konusu
- puzzlement
- merak konusu
- problem
- merak konusu
- conundrum
- merak sarmak
- take something up
- merak sarmak
- take up
- merak uyandıran
- engaging
- merak uyandıran
- gripping
- merak uyandıran
- absorbing
- merak uyandıran
- compelling
- merak uyandıran
- intriguing
- merak uyandıran
- challenging
- merak ettim
- i was wondering
- merak duymama
- incuriosity
- merak etme
- no fear
- merak etme seni yemez
- (deyim) not eat you
- merak etme!
- (Konuşma Dili) Don't worry!
- merak etmek
- care
- merak etmek
- be anxious
- merak etmek
- a) to wonder b) to be curious about c) to be anxious about, to worry
- merak etmek
- be curious
- merak etmek
- 1. to be curious (about). 2. to be anxious (about)
- merak etmemek
- be uninterested in
- merak etmememe
- incuriosity
- merak etmeyerek
- incuriously
- merak etmezlik
- incuriosity
- merak ettim de
- i was curious
- merak ettim de
- i just wondered
- merak ettim de
- i was wondering
- merak getirmek
- to suffer from melancholia
- merak içinde
- suspenseful
- merak içinde olmak
- to worry (about)
- merak olmak
- to become the object of (someone's) curiosity or interest
- merak salmak
- be into
- merak sarmak
- become interested in
- merak sarmak
- have a passion for
- merak sarmak
- to develop a passion, to take sth up
- merak sarmak/sardırmak
- to develop a great interest in; to develop a passion for
- merak uyandırma durumu
- piquantness
- merak uyandırmak
- pique
- merak uyandırmak
- make a sensation
- merak uyandırıcı
- intriguing
I find Tom intriguing.
- Tom'u merak uyandırıcı buluyorum.
You'll find this intriguing.
- Bunu merak uyandırıcı bulacaksın.
- merak uyandırıcı
- evocatory
- merak uyandırıcı
- piquant
- merak etmek
- concerned
- beni merak etme
- don't worry about me
- geçici merak
- fad
- marazi (düşünce/merak)
- morbid
- uyandırmak (merak)
- provoke
- merak etmek
- fever
- merak etmek
- bother