memur

listen to the pronunciation of memur
التركية - الإنجليزية
(Hukuk) civil servant
officer

He became a police officer. - O bir polis memuru oldu.

The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him. - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.

official

The official informed Bob that his request for a parking permit had been rejected. - Memur bir park yeri alma ricasının reddedildiğini Bob'a bildirdi.

Some officials may have been corrupted. - Bazı memurlara rüşvet verilmiş olabilir.

clerk

My father is a bank clerk. - Babam bir banka memuru.

She married a bank clerk. - O bir banka memuru ile evlendi.

incumbent
government official

These government officials are corrupt. - Bu devlet memurları rüşvetçidir.

Government officials inspected all factories. - Devlet memurları bütün fabrikaları denetlediler.

government officer
collector
white-collar worker
intendant
warden
office-holder
employe
office-bearer
official, employee
public servant

I was a public servant. - Ben bir devlet memuruydum.

office holder
charged with, entrusted with the task of
white collar worker
office bearer
white-collar
(Konuşma Dili) employee
government employee
servant

I was a public servant. - Ben bir devlet memuruydum.

civil servant, jobholder, functionary, bureaucrat
functionary
officials

The customs officials searched the whole ship. - Gümrük memurları bütün gemiyi araştırdılar.

The customs officials examined the boxes. - Gümrük memurları kutuları inceledi.

jobholder
white collar
officialdom
memur etmek
appoint
memur etmek
authorize
memur etmek
employ
memur etmek
commission
memur kadrosu
(Ticaret) staff
memur olmak
to be appointed
memur olmak
appointed
memur olmak
commissioned
memur olmak
be appointed
memur maaş çizelgesi
officer salary schedule
memur emniyeti
officer safety
memur etmek
to appoint, to commission
memur etmek
to charge (someone) with, entrust (someone) with the task of
memur gibi
clerkly
memur güvenliği
officer safety
memur personel müdürü
(Ticaret) director of clerks-personnel
memur sınıfı
officialdom
memur vuruldu
officer down
meslekten yetişme memur
(Ticaret) career employee
görevli memur
(Ticaret) commissioner
memurlar
civil servants
sivil memur
(Askeri) civil servant
yetkili memur
(Ticaret) superintendent
yüksek memur
constable
yüksek memur
(Askeri) dignitary
memurlar
civil establishment
aynı görevdeki memur
vis-a-vis
eski memur
slang 1. repeater, a student who has repeated most of his classes. 2. one who has experienced much
görevi nedeniyle kendini bir şey sanan memur
panjandrum
görevli askeri memur
commissioned military officer
ikamete memur edilmek law
to be allowed to reside only in (a certain place)
kasabada yüksek mevkili memur
reeve
küçük memur
(Hukuk) minor officials
kılı kırk yaran memur
Jack-in-office
memurlar
officialdom
memurlar
officialism
memurlar
official

The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials. - Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.

The customs officials examined the boxes. - Gümrük memurları kutuları inceledi.

seçim memur
returning-officer
titiz memur
Jack-in-office
ulusal yetkili memur
(Politika, Siyaset) national authorized officer
ulusal yetkili memur
national authorizing officer
ulusal yetkili memur
(Politika, Siyaset) national authorised officer
yeminli memur
jurat
yüksek rütbeli memur
prefect
çin'de yüksek memur
mandarin
التركية - التركية
Muhafazasına memursun."- R. H. Karay
Devlet hizmetinde aylıkla çalışan kimse, görevli
Devlet hizmetinde aylıkla çalışan kimse, görevli: "Kasabaya gelen her yeni memur ilk olarak beni tanır."- T. Buğra
Bir işle görevlendirilmiş olan, yükümlü: "Sen de kaçmamasına dikkat edeceksin
Bir işle görevlendirilmiş olan, yükümlü
(Osmanlı Dönemi) VAZİFEDÂR
memur etmek
Görevlendirmek
Memurlar
(Hukuk) MEMURİN
memur
المفضلات