meşgul

listen to the pronunciation of meşgul
التركية - الإنجليزية
engaged

She is engaged in writing letters. - O, mektupları yazmakla meşguldü.

We are engaged in a difficult task. - Zor bir görevle meşgulüz.

busy

She is as busy as a bee. - O bir arı kadar meşguldür.

She has been busy since last week. - O, geçen haftadan beri meşgul.

occupied

She was occupied with household work. - Ev işleri ile meşgul oldu.

The rooms are all occupied. - Odaların hepsi meşguldü.

busy, engaged (telephone line); (place) which is occupied or in use
concerned
intent

He was so intent on money-making that he had no time to think of anything else. - Para kazanmayla o kadar meşguldü ki başka bir şey düşünecek vakti yoktu

full

Her hands are full taking care of the baby. - Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.

busy (with); preoccupied (with); concerned (with)
busy, engaged
engrossed
up and doing
busier

He is busier than Taro. - O, Taro'dan daha meşguldür.

He's busier than Taro. - O Taro'dan daha meşguldür.

pushed
attend

You'll have to attend the ceremony whether you are free or busy. - Boş olsan da meşgul olsan da törene katılmak zorunda kalacaksın.

I have things to attend to. - Meşgul olmam gereken işlerim var.

conference
meşgul etmek
occupy
meşgul olmak
deal
meşgul olmak (biriyle)
take on
meşgul olma
engrossment
meşgul etmek
employ
meşgul etmek
to keep busy, to occupy
meşgul etmek
1. to take up (someone's) time, prevent (someone) from going about his/her business. 2. to engage (someone's) attention, occupy. 3. to distract (someone)
meşgul olmak
concern oneself
meşgul olmak
be occupied with doing
meşgul olmak
be busy

Anyway, I know you must be busy, so let me go. - Her neyse, ben sizin meşgul olmak zorunda olduğunuzu biliyorum, bu yüzden gideyim.

meşgul olmak
to be busy
meşgul olmak
be into
meşgul olmak
handle

You'll have to handle this by yourself. - Bununla tek başına meşgul olmak zorundasın.

meşgul olmak
work away
meşgul olmak
work
meşgul olmak
engage in
meşgul olmak
weigh in
meşgul olmak
to be busy (with), to busy oneself (with), to employ oneself in, to attend (to)
meşgul olmak
be at smth
meşgul olmak
occupy oneself
meşgul olmak
take up
meşgul etmek
take up with
zihnini meşgul etmek
to preoccupy
meşgul etmek
to keep busy
meşgul etmek
occupy with
meşgul etmek
take up time
meşgul etmek
engross
meşgul olmak
busy oneself
meşgul olmak
employ oneself in
meşgul olmak
busy with
meşgul olmak
attend to
zihni meşgul
abstracted
meşgul et
engage
meşgul et
{f} engaging
meşgul etmek
distract
meşgul etmek
busy with
meşgul ol
occupy with
meşgul ol
{f} engaged

Tom was engaged to Mary. - Tom Mary ile meşgul oldu.

meşgul ol
engage in

I have no time to engage in gossip. - Dedikodu ile meşgul olcak zamanım yok

I don't engage in idle speculation. - Ben başıboş tahminle meşgul olmam.

meşgul ol
take up with
kafasını meşgul etmek
Preoccupy, take up someone's attention, prey on someone's mind
meşgul et
obsess
meşgul olmak
be engage in
meşgul olmak
to be engaged
zihnini meşgul etmek
Preoccupy, take up someone's attention, prey on someone's mind
bu hat meşgul
The line is busy
hayali işlerle meşgul
otherworldly
kafası meşgul
preoccupied

Tom seemed preoccupied and clearly wasn't listening to what Mary was saying. - Tom kafası meşgul görünüyordu ve açıkça Mary'nin söylediklerini dinlemiyordu.

kafası meşgul olma
preoccupation
kafasını meşgul etmek
to engage sb's attention
meşgul et
preoccupied
meşgul et
preoccupy
meşgul et
busy

Tom likes to keep busy. - Tom meşgul etmeyi seviyor.

The farmer liked to keep them busy. - Çiftçi onları meşgul etmeyi severdi.

meşgul etmek
prepossess
meşgul etmek
entertain
meşgul olmak
{k} be tied up
spor meşgul
(Bilgisayar) sports busy
sunucu meşgul
(Bilgisayar) server busy
telefonu meşgul etmemek
clear the line
uzay meşgul
(Bilgisayar) space busy
yapmakla meşgul olmak
be occupied with doing
yapmakla meşgul olmak
be occupied in doing
yolculuk meşgul
(Bilgisayar) travel busy
zihni bir şeyle meşgul olmak
be preoccupied with
zihnini meşgul etmek
preoccupy
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Doldurulmuş, tutulmuş, işgal olunmu
(Osmanlı Dönemi) Dalgın
(Osmanlı Dönemi) (Şugl. den) Bir işle uğraşan
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan: "Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü."- S. F. Abasıyanık. Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan
meşgul etmek
Uğraştırmak
meşgul etmek
Vaktini almak
meşgul etmek
Oyalamak
meşgul olmak
Vaktini vermek, uğraşmak, oyalanmak
Meşgul olmak
otlamak
Meşgul olmak
(Osmanlı Dönemi) TELHİYE
meşgul
المفضلات