تعريف mating في الإنجليزية التركية القاموس.
- rüya gibi
- (Hayvan Bilim, Zooloji) eşleme
- birleşme
- çiftleşme
Erkek ahtapotlar çiftleşmeden birkaç ay sonra ölürler.
- Male octopuses die a few months after mating.
Çiftleşme sezonunda birçok hayvan güçlü güzel kokular çıkarır.
- During mating season many animals exude strong fragrances.
- mating season çiftleşme mevsimi
- (Tıp) Erkek ve dişinin yavru meydana getirmek üzere çiftleşmesi, çiftleşme
- {i} çiftleştirme
- mate
- ahbap
- mating part
- geçme parça
- mating season
- ilkbahar
- mating season
- çiftleşme zamanı
- mating time
- çiftleştirme zamanı
- mating behavior
- (Pisikoloji, Ruhbilim) çiftleşme davranışı
- mating connector
- (Elektrik, Elektronik) soketli bağlayıcı
- mating coupling
- eşleme kaplini
- mating face
- (Otomotiv) temas yüzeyi
- mating face
- (Otomotiv) birleşim yüzeyi
- mating flight
- (Arılık) çiftleşme uçuşu
- mating hive
- (Arılık) çiftleştirme kovanı
- mating nucleus
- (Arılık) çiftleştirme ruşeti
- mating of sheep
- koç katımı
- mating parts
- (İnşaat) eş parçalar
- mating parts
- (İnşaat) geçme parçalar
- mating season
- çiftleşme dönemi
- mating season
- çiftleşme mevsimi
- mating sign
- (Arılık) çiftleşme işareti
- mating station
- (Arılık) çiftleştirme istasyonu
- mating surfaces
- (Otomotiv) temas yüzeyleri
- mating surfaces
- temas eden yüzeyler
- mate
- arkadaş
Tom ve ben ruh arkadaşlarıyız.
- Tom and I are soul mates.
Tom ve arkadaşları alemlere akıp zil zurna sarhoş oldu.
- Tom and his mates went on a pub crawl and all ended up pretty drunk.
- mate
- {f} çiftleşmek
- mate
- {f} dengini bulmak
- mate
- {f} evlenmek
- mate
- {i} paraguay çayı
- mate
- {i} ortak
- mate
- eş olmak
- mate
- bağlamak
- mate
- birleştirmek
- mate
- lan
- mate
- eşleştirmek
- mate
- muavin
- mate
- karı
- mate
- birader
- mate
- yardak
- mate
- (Tıp) Eş, karı veya koca
- mate
- (Askeri) ikinci süvari
- mate
- (Tıp) mate
- mate
- birbirine geçirmek
- mate
- {f} çiftleş
- mate
- çiftleştirmek
- mate
- dost
Yorgun görünüyorsun dostum. Bence senin yazmaya ara vermen gerekiyor.
- You look exhausted, mate. I think you need to take a break from writing.
Kokkinakis kız arkadaşını vurdu. Bunu sana söylediğim için üzgünüm dostum.
- Kokkinakis banged your girlfriend. Sorry to tell you that, mate.
- mate
- (hayvan) eş
- mate
- yöndemci
- mate
- (İİ) ahbap
- assortative mating
- Sınıflandırıcı çiftleş(tır)me
- mate
- mate mat et/çiftleş
- mate
- çift hayvanın erkek veya dişisi
- mate
- ikinci kaptan
- mate
- {i} karı, koca, eş
- mate
- (Askeri) İKİNCİ SÜVARİ, İKİNCİ KAPTAN: Bir ticaret, ordu nakliye veya mayın gemisinin ikinci süvarisi. Birinci süvariden daha aşağı derecede olan bu güverte subayı, geminin faaliyeti ile ilgili hususlarda, gemi süvarisine yardım eder. Ayrıca bakınız: "master"
- mate
- {i} eş, misil
- mate
- ii
- mate
- mat/eş/yardımcı/arkadaş
- mate
- Paraguay çay
- mate
- (fiil) mat etmek, eşlemek, evlendirmek, evlenmek, çiftleşmek, dengini bulmak, uymak
- mate
- mat
Bu, telif hakkı ile korunan bir materyalin çevirisiydi, bu yüzden telif hakkı sahiplerinin türetilmiş çalışmaları kontrol etme hakkı olduğu için onu iptal ettim.
- This was a translation of copyrighted material, so I deleted it since copyright owners have the right to control derivative works.
Mary bir materyalisttir.
- Mary is a materialist.
- mate
- mat etmek
- mate
- eş
Ağaçkakan, eşini besliyor.
- The woodpecker is feeding its mate.
Bu çorabın eşi nerede?
- Where is the mate to this sock?
- mate
- evlendirmek
- mate
- eşlemek
- war head mating
- (Askeri) HARP BAŞLIĞI YERLEŞTİRME: Bir harp başlığı kısmının bir roket veya füze gövdesine, torpidoya, ana gövdeye, motor veya güdüm kısmına yerleştirilmesi