Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.
- Her manner of speaking gets on my nerves.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir tutumu var.
- Dr. Jackson has a good bedside manner.
Tom'un hiç tutumu yok.
- Tom has no manners at all.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
- His manners aren't those of a gentleman.
Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınına çok benzer.
- Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.
Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.
- Dr. Jackson has a good bedside manner.
Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.
- Tom can't put up with Mary's bad manners any longer.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Bir konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to talk during a concert.
Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to speak with your mouth full.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Bu kitap Amerika'nın görgü ve gelenekleri üzerinedir.
- This book is on the manners and customs of America.
Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.
- I was appalled by her lack of good manners.
Bir konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to talk during a concert.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
Ebeveynlerin sana adabımuaşeret öğretmedi mi?
- Didn't your parents teach you manners?
Affedersiniz, benim törelerim nerede?
- Excuse me, where are my manners?
Ya sizin töreleriniz?
- What about your manners!
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
- Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.
- I was appalled by her lack of good manners.
Bu kitap Amerika'nın görgü ve gelenekleri üzerinedir.
- This book is on the manners and customs of America.
Fakat onun edepsizliği var.
- But he has bad manners.
These people have strange manners.
The treacherous manner of his mournful death. - Shakespeare.
His upbringing had led him to act in an overly mannered way.
but Genevieve's laugh roused her again, partly because she thought it less mannerly than accorded with the girl's usual politeness.
Stephen Ward, a winger converted to emergency left-back two months ago, now looks to the manner born.
... in a logical, commonsensical manner. ...
... a responsible manner. ...