O Çince konuşabilir ama Mandalina konuşamaz.
- She can speak Chinese, but she can't speak Mandarin.
Çocukluğumda karpuz, mandalina ve yenidünya meyvelerini yemeyi seven bir köpeğim vardı.
- In my childhood I had a dog that loved to eat watermelon, mandarins and loquats.
Kuzey Çin lehçesi öğreniyorum.
- I'm learning Mandarin.