manşet

listen to the pronunciation of manşet
التركية - الإنجليزية
cuff

The cuffs of his suit jacket are badly frayed. - Onun ceketinin manşetleri kötü yıpranmış.

headline

Tom picked up the newspaper and read the headlines. - Tom gazeteyi aldı ve manşetleri okudu.

Sami's story dominated the headlines. - Sami'nin hikâyesi manşetlere hakim oldu.

heading
wristband
newspaper headline
streamer headline
caption
streamer
frill
cuff; headline; caption
cuff (of a sleeve)
(Gıda) sleeve
(Spor) bump
(Tekstil) sleeve cuff
screamer
banner
revers
manşet atmak
caption
manşet olmak
hit the headlines
birdenbire manşet olmak
(deyim) hit the headlines
büyük harfle manşet
scare heading
büyük puntolu manşet
banner headline
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Bir gömleğin kol kısmına geçirilen ve elbisenin kolundan dışarı çıkan kumaş parçası
(Osmanlı Dönemi) Fr. Bir gazetede ilk sayfanın en üst kısmındaki büyük puntolu başlık
(Hukuk) Başlık, genellikle gazetelerde önemli haberlerin başında bulunan iri harfle yazılı başlık
Gazetelerin ilk sayfasına iri puntolarla konulan başlık: "Gazete manşetlerinden bezmişim, on gün gazete yüzü görmeyeyim."- H. Taner
Bir gömleğin kol ağzına geçirilen, genellikle çift katlı kumaştan yapılan bölüm, kolluk
Voleybolda topa vuruş biçimi
Gazetelerin ilk sayfasına iri puntolarla konulan başlık
manşet
المفضلات