Habere sevinçten çıldırmış olabilir.
- She may well be beside herself with joy at the news.
Onun yüreği sevinç doluydu.
- Her heart was full of joy.
O, genç, saf, neşeli ve toydu.
- She was young, pure, joyful and naive.
Güzel hava yolculuğumuza neşe ekledi.
- Fine weather added to the joy of our trip.
Müziğin olduğu yerde eğlence var.
- Where there is music there is joy.
Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.
- Music gives sound to fury, shape to joy.
Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir.
- Neither joy nor sorrow can last forever.
Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
- Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.