Onlar çoğunlukta olduğuna inanıyordu.
- They believed they were in the majority.
Protestanlar çoğunlukta idi.
- Protestants were in the majority.
Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
- I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
Tenislerdekilerle karşılaştırılabilen dört büyük golf turnuvası hangileridir.
- What are the four major golf tournaments comparable to the ones in tennis?
O başlıca şikayetimdi.
- That was my major complaint.
Çözülmesi gereken başlıca üç sorunumuz var.
- We've got three major problems that need to be solved.
Asıl branş alanın nedir?
- What's your major field?
Kuzenim Teddy Fransızcayı üniversitede asıl branş olarak aldı ve bir yıl Paris'te okudu.
- My cousin Teddy majored in French in college and studied in Paris for one year.
Tütün önemli ürünlerden biridir.
- Tobacco was one of their major crops.
Kate'e bir filmde önemli bir rol oynama fırsatı verildi.
- Kate has been given an opportunity to play a major role in a movie.
Tom mimariyi asıl branş olarak seçiyor.
- Tom is majoring in architecture.
Üniversitede ana branş olarak ne seçtin?
- What did you major in at college?
Tom bir müzik majörü değil.
- Tom isn't a music major.
Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
- A major is above a captain.
Ben bir İngiliz binbaşıydım.
- I was an English major.
Yeni sözleşme sadece yüzde 56'lık bir oy çokluğu ile onaylandı.
- The new contract was ratified by a majority of only 56 percent.
Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
- A major is above a captain.
Esas branş olarak hangi konuyu seçtin?
- What subject do you major in?
Esas branşım orta çağ Avrupa tarihidir.
- My major is medieval European history.
This is Major Jones.
I have decided to major in mathematics.
On receiving the news of his promotion, Charles Snodgrass said he was delighted to be entering his majority.
The winner with 53% had a 6% majority over the loser with 47%.
By the time I reached my majority, I had already been around the world twice.
The majority agreed that the new proposal was the best.