Tom often plays baseball with other boys in his neighborhood.
- Tom mahallesindeki diğer çocuklarla sık sık beyzbol oynar.
Tom lives in a quiet neighborhood.
- Tom sessiz bir mahallede yaşıyor.
Sigh, this used to be a nice neighbourhood.
- Ah, ah, bu güzel bir mahalleydi.
I wish there were a super discount supermarket in the neighbourhood.
- Keşke mahallede süper indirimli bir süpermarket olsa.
This song reminds me of my hometown.
- Bu şarkı bana mahallemi hatırlatır.
The parolee started to live in his hometown.
- Şartlı tahliye edilen mahkum mahallesinde yaşamaya başladı.
Tom must remain in his quarters.
- Tom mahallesinde kalmalıdır.
You'd better get Tom to his quarters.
- Tom'u mahallesine götürsen iyi olur.
You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
- Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
There's a convenience store diagonally across the street.
- Caddenin çaprazlama karşısında bir mahalle bakkalı var.