maddeler

listen to the pronunciation of maddeler
التركية - الإنجليزية
Articles
containments
matters
madde
material

Japan depends on imports for raw materials. - Japonya ham madde açısından ithalata bağımlıdır.

Japan has to import most of its raw materials. - Japonya ham maddelerinin çoğunu ithal etmek zorunda.

madde
{i} item

We have one more item to discuss. - Görüşmek için bir maddemiz daha var.

There's one more item to discuss. - Tartışacak bir madde daha var.

madde
matter

Please bring the matter forward at the next meeting. - Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.

Let's talk over the matter. - Madde üzerinde konuşalım.

madde
substance

Time has neither form nor substance. - Zaman ne forma ne de maddeye sahiptir.

The substance must be treated with acid. - Bu madde, asite maruz kalmış olmalı.

maddeler halinde sıralamak
specify
madensel maddeler
minerals
madde
clause
madde
matter, substance; material; stuff; entry; clause, article, paragraph; subject
aktif maddeler
(Otomotiv) active materials
ilave maddeler
admixtures
madde
goods
madde
body

I'd like to know how the body absorbs these substances. - Vücudun bu maddeleri nasıl emdiğini bilmek istiyorum.

I would like to know how these substances are absorbed by the body. - Ben bu maddelerin vücut tarafından nasıl emildiğini bilmek istiyorum.

madde
medium
madde
(Gıda,Tıp) agent
madde
paragraph
madde
thang
madde
commodity
madde
concern
madde
proviso
madde
count
madde
subject
tehlikeli maddeler
(Ticaret) dangerous goods
tehlikeli maddeler
hazardous substances
zehirli maddeler
(Çevre) toxic substances
madde
stuff

What stuff is this jacket made of? - Bu ceket hangi maddeden yapılıyor.

madde
lubricant
madde
provision
bağımlılık yapan maddeler
addictive substances
Madde
(Tıp) materia
Uluslararası Uyuşturucu Maddeler Bürosu
(Askeri) Bureau of International Narcotics Matters
Uyuşturucu Maddeler Komisyonu
(Hukuk) Commission of Narcotics
ana maddeler
premises
ağır kimyasal maddeler
heavy chemicals
benzin, yağ ve yağlayıcı maddeler
(Askeri) petroleum, oil, and lubricants
eldeki maddeler
(Askeri) items on hand
emici veya soğurucu maddeler
(Otomotiv) absorbents
eriyen maddeler
ablating materials
homolog maddeler
(Kimya) homologous bodies
hücredeki cansız maddeler
metaplasm
ilkel ham maddeler
(Ticaret) unprocessed raw materials
ilkel maddeler
(Ticaret) basic crops
ince kimyasal maddeler
fine chemicals
katı maddeler
solids
kimyasal maddeler
chemicals
kritik maddeler
(Askeri) critical materials
madde
question, matter, topic
madde
(anlaşma) proviso
madde
material, component; ingredient
madde
entry
madde
entry, item (in a list)
madde
clause, article, section, paragraph (of a law or contract)
madde
(Hukuk) article, item, clause, substance, material
madde
matter, substance
madde
material or physical things (as opposed to spiritual things)
madde
metal

The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold. - Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.

madde
questlon
madde
stipulate
madde
{i} article

Read the article again. - Sözleşme maddesini yine oku.

I hope that Japan will abide by Article 9 of her Constitution. - Japonya umarım anayasasının 9. maddesine uyar.

madde
particular
madde
object
paketlenmiş yakıt, yağ ve yağlayıcı maddeler
(Askeri) packaged petroleum, oils, and lubricants
plastik maddeler
(Botanik, Bitkibilim,Ticaret) plastic substances
plastik maddeler
plastics
psikotrop maddeler
(Hukuk) psychotropic substances RRRR
referans maddeler
(Ticaret) reference objects
sarf edilebilir maddeler
(Askeri) expendable items
serbest maddeler
(Hukuk) liberalized products
sivil tipi maddeler
(Askeri) civilian type items
tehlikeli maddeler
(Hukuk) dangerous substances
zararlı kimyasal maddeler
(Hukuk) noxious chemical substances
التركية - التركية
mevad
MADDE
(Osmanlı Dönemi) Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan
MADDE
(Osmanlı Dönemi) İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey
MADDE
(Osmanlı Dönemi) Bend, fıkra, kısım
MADDE
(Osmanlı Dönemi) Asıl, esas, cevher, mâye
MADDE
(Osmanlı Dönemi) Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara
Madde
(Osmanlı Dönemi) VATAR
madde
Suçları maddeleriyle ölçer
madde
Öge, unsur
madde
Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri: "Bir uzmanla buluşacağı zaman ansiklopediyi açar, o konuyla ilgili maddeyi okur."- S. Birsel. İleri sürülen sorun
madde
Duyularla algılanabilen, bölünebilen, ağırlığı olan nesne
madde
Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri
madde
Kendi içinde bütünlüğü olan anlatım
madde
Hükmünü verir, çarpar."- H. R. Gürpınar
madde
Para, mal vb. ile ilgili şey
madde
İleri sürülen sorun
madde
Duyularla algılanabilen, bölünebilen, ağırlığı olan nesne: "Bütün uyuşturucu maddeler gibi, vazgeçemeyeceği kadar bağlanarak yalana alışır."- N. Cumalı. Öge, unsur
madde
Yasa, sözleşme, antlaşma gibi metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm: "Kanun tatbikatında merhamet bilmez
madde
Yasa, sözleşme, antlaşma gibi metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm
maddeler
المفضلات