تعريف madde في التركية الإنجليزية القاموس.
- material
Japan depends on imports for raw materials.
- Japonya ham madde açısından ithalata bağımlıdır.
The ship transports raw materials from Indonesia.
- Gemi Endonezya'dan ham madde taşıyor.
- matter
Matter can exist as a solid, liquid, or gas.
- Madde katı, sıvı veya gaz olarak bulunabilir.
Let's talk over the matter.
- Madde üzerinde konuşalım.
- substance
Carbon monoxide is a poisonous substance formed by the incomplete combustion of carbon compounds.
- Karbon monoksit karbon bileşiklerinin tam yanmamasından oluşan zehirli bir maddedir.
Time has neither form nor substance.
- Zaman ne forma ne de maddeye sahiptir.
- item
The police knew it was a hot item.
- Polis onun sıcak bir madde olduğunu biliyordu.
We have one more item to discuss.
- Görüşmek için bir maddemiz daha var.
- clause
- matter, substance; material; stuff; entry; clause, article, paragraph; subject
- goods
- body
Glands secrete chemical substances into the body.
- Bezler vücuda kimyasal maddeler salgılar.
I would like to know how these substances are absorbed by the body.
- Ben bu maddelerin vücut tarafından nasıl emildiğini bilmek istiyorum.
- medium
- (Gıda,Tıp) agent
- paragraph
- thang
- commodity
- concern
- proviso
- count
- subject
- question, matter, topic
- (anlaşma) proviso
- material, component; ingredient
- entry
- entry, item (in a list)
- clause, article, section, paragraph (of a law or contract)
- stuff
What stuff is this jacket made of?
- Bu ceket hangi maddeden yapılıyor.
- (Hukuk) article, item, clause, substance, material
- matter, substance
- material or physical things (as opposed to spiritual things)
- lubricant
- provision
- (Tıp) materia
- metal
The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold.
- Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.
- questlon
- stipulate
- {i} article
Read the article again.
- Sözleşme maddesini yine oku.
I hope that Japan will abide by Article 9 of her Constitution.
- Japonya umarım anayasasının 9. maddesine uyar.
- particular
- object
- (anlaşmada bulunan) madde
- article
- madde 1
- (Kanun) article 1
- madde başı
- (Dilbilim) entry
- madde başı sözcük
- headword
- madde imli
- (Bilgisayar) bulleted
- madde katmak
- (İnşaat) dope
- madde yapısı
- chemistry
- madde madde yazmak
- Article Writing Article
- madde madde
- a) item by item b) divided into separate articles
- madde madde
- 1. divided into separate articles. 2. article by article, item by item
- madde tanıma
- (Askeri) item identification
- madde x' de yer alan amaçlar
- (Hukuk) objectives laid down in article x
- matbu madde
- printed matter
- bitkileri yok eden madde
- herbicide
- akıcı madde
- fluid
- cıvık madde
- squelch
- aktif madde
- active agent
- artık madde
- waste
- besleyici madde
- nutrient
- beyaz madde
- (Pisikoloji, Ruhbilim,Teknik) white matter
- bitkisel madde
- (Tıp) vegetable substance
- emici madde
- sorbent
- eritici madde
- solvent
- esnek madde
- (Gıda) elastomer
- etken madde
- (Kimya) active substance
- etken madde
- (Tıp) active ingredient
What is the active ingredient in aspirin?
- Aspirindeki etken madde nedir?
What is the active ingredient in Tylenol?
- Tylenol'da etken madde nedir?
- etkin madde
- (Tıp) drug substance
- etkin madde
- (Kimya) agent
- giren madde miktarı
- (Tıp) input
- indirgen madde
- (Tıp) reducing substance
- kara madde
- (Gıda) black body
- kimyasal (madde)
- chemical
- kimyasal madde
- chemical agent
- kimyasal madde
- (Kimya) chemical substance
Glands secrete chemical substances into the body.
- Bezler vücuda kimyasal maddeler salgılar.
- kimyasal madde
- (Kimya) substance
Glands secrete chemical substances into the body.
- Bezler vücuda kimyasal maddeler salgılar.
- kirletici madde
- impurity
- kurutucu madde
- drier
- kurutucu madde
- (Gıda) drying agent
- kurutucu madde
- dehumidifier
- kuvvetli patlayıcı madde
- block buster
- madde madde
- item by item
- madde madde
- divided into separate articles
- sentetik madde
- synthetic material
- siyah madde
- (Pisikoloji, Ruhbilim) substantia nigra
- susuz madde
- (Tıp) anhydrous substance
- sıvı madde
- liquid
- taciz edici kimyasal madde
- (Askeri) harassing agent
- tampon madde
- (Tıp) buffer
- tehlikeli madde
- hazardous substance
- tehlikeli madde
- hazardous chemical
- tehlikeli madde
- hazmat
- toksik madde
- toxicant
- toksik madde
- toxic substance
- tortul madde
- sediment
- zehirli kimyasal madde
- (Tekstil) hazardous chemical
- madde madde
- article by article
- Maddeler
- containments
- ana madde
- main article
- ham madde
- raw material
Japan imports various raw materials from abroad.
- Japonya yurtdışından birçok önemli ham madde ithal eder.
The ship transports raw materials from Indonesia.
- Gemi Endonezya'dan ham madde taşıyor.
- katı madde
- solids
- maddeler
- Articles
- maddeler
- matters
- yoğun madde fiziği
- Condensed matter physics
- Milli Uyuşturucu Madde Politikası Kurulu
- (Askeri) National Drug Policy Board
- Silah Sistemi Patlayıcı Madde Güvenlik İnceleme Kurulu
- (Askeri) Weapon System Explosive Safety Review Board
- aksırtıcı madde
- sternutator
- aktif madde
- active matter
- ametal madde
- nonmetal
- ana madde
- parent material
- antikor üreten madde
- antigen
- antiseptik madde
- germicide
- arındırıcı madde
- cleanser
- atık madde
- effluent
- ağartıcı madde
- discharge
- ağır teçhizat; yüksek infilak etkili patlayıcı madde
- (Askeri) heavy equipment; high explosive
- aşındırıcı madde
- corrosive
- aşındırıcı madde
- corrodent
- balık öldürücü madde
- piscicide
- basit madde
- (Ticaret) simple entry
- bağlayıcı madde
- binding agent
- bağlayıcı madde
- binder
- bağlayıcı madde
- bonding agent
- bağışıklık sağlayan madde
- immunogen
- bedensel madde
- corporeity
- benzine benzeyen bir madde
- carburetant
- beynin merkezi deki gri madde
- grey matter
- bir madde ile dolu yer
- plenum
- bir şeyin terkibine giren madde
- (Hukuk) Ingredient
- birleştirilmiş tüketilebilir madde desteği
- (Askeri) integrated consumable item support
- biyolojik madde içerme seviyesi
- (Askeri) biocontainment level
- boya kurutucu madde
- drier
- bozulmayı önleyici madde
- preservative
- boğucu madde
- asphyxiant
- buz çözücü madde
- de icer
- cenaze işleri bulaşıcı madde temizleme toplama noktası
- (Askeri) mortuary affairs decontamination collection point
- dahili madde hasarı
- (Askeri) domestic object damage
- damıtık madde
- fraction
- derişik madde
- concentrate
- devam eden madde
- run on
- devri madde
- (Askeri) cyclic item
- dielektrik madde
- dielectric
- dielektrik madde parçası
- electret
- dinamit yapımında kullanılan madde
- dope
- direkt madde
- (Ticaret) direct material
- dondurucu kimyasal madde
- cryogen
- dondurucu madde
- freezant
- donmuş madde
- congelation
- dökülmüş madde
- spilth
- eklem hareketini kolaylaştıran albüminli madde
- synovia
- elektrikle çözünen madde
- electrolyte
- emici madde
- adsorbent
- emilmeyi kolaylaştırıcı madde
- sorbefacient
- erimez madde
- insoluble
- eritici madde
- dissolvent
- eritici madde
- menstruum
- esas madde
- (Askeri) essential item
- etkin madde
- active matter
- fiziksel madde
- physical object
- fosforlu madde
- phosphor
- fosforlu madde
- phosphorus
- geciktirici madde
- retarding agent
- geçici madde
- provisional clause
- geçici madde temporary clause, provisional article
- (to a law, contract, etc.)
- gliserol olan kimyasal madde
- (Kimya) glycéraldehyde
- ham madde
- (Hukuk) raw materials
The ship transports raw materials from Indonesia.
- Gemi Endonezya'dan ham madde taşıyor.
Japan has to import most of its raw materials.
- Japonya ham maddelerinin çoğunu ithal etmek zorunda.
- helikopter harici hava ulaştırması; yüksek güçte tanksavar patlayıcı madde
- (Askeri) helicopter external air transport; high explosive antitank
- ikinci derecede ana madde
- (Askeri) major secondary item
- ikinci derecede madde
- (Askeri) secondary item
- ilaçmış gibi verilen fonksiyonsuz madde
- placebo
- iletken madde
- conductor
- iletken olmayan madde
- nonconductor
- inceltici madde
- diluting medium
- indirgen madde
- reducing agent
- isli madde
- smutch
- kabuk madde
- (Anatomi) cortical substance
- kandaki pıhtılaştırıcı madde
- rhesus factor
- kansere neden olan madde veya etmen
- carcinogen
- karbon miktarı ölçümüyle madde yaşının tesbiti
- carbon dating
- karıştırılan madde
- adulterant
- katı madde
- solid matter, solid
- katılaşmış madde
- concretion
- kimyasal madde
- chemical warfare
- kimyasal madde
- (a) chemical
- kir taşıyıcı madde
- antiredeposition agent
- kirletici madde
- pollutant
- kirletici madde
- polluter
- kirletici madde
- contaminant
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
- kirletici madde
- pollutant, contaminant
- kokulu madde
- odourous substance
- kokulu madde
- odorant
- konsantre madde
- concentrate
- korozif madde
- corrosive matter
- koruyucu madde
- preservative
I like the yogurt without preservatives.
- Koruyucu maddeleri olmayan yoğurdu severim.
- koruyucu madde
- preserver
- koruyucu madde
- preservative substance
- kritik madde
- (Askeri) critical item
- kuru madde
- dry matter
- kurutucu madde
- dehumidifier, desiccant
- kurutucu madde
- siccative
- kurutucu madde
- dryer
- kuvvetlendirici madde
- fortifier
- kuvvetlendirici madde
- reviver
- köpük giderici madde
- defrothing agent, defoaming agent
- kırığın kaynamasına yardımcı olan madde
- callus
- likit madde
- liquid
- liste madde imi
- (Bilgisayar) list bullet
- lâm üzerine sürülen madde
- smear
- milli kimlik numarası; not edilmiş madde
- (Askeri) national identification (number); noted item
- milli uyuşturucu madde kontrol stratejisi
- (Askeri) national drug control strategy
- narkotik madde
- (Hukuk) narcotics
- negatifleri zayıflatıcı madde
- reducer
- nihai madde yoğunluğu
- (Askeri) end item density
- nükleer veya radyoaktif madde kaçakçılığı
- (Hukuk) illicit trafficking in nuclear or radioactive materials OOOO
- oksijen giderici madde
- deoxidizer
- organik madde
- organic matter
Organic matter is formed by large molecules.
- Organik madde büyük moleküller tarafından oluşturulmaktadır.
- ozon tabakasını tahrip edici madde
- (Hukuk) ozone depleting substance ÖÖÖÖ
- parlayıcı madde
- inflammable
- paslandırıcı madde
- corrodent
- patlamamış patlayıcı madde; patlamamış madde V
- (Askeri) unexploded explosive ordnance; unexploded ordnance
- patlayıcı madde
- explosive
The explosive ordnance disposal unit safely disposed of the unexploded bomb.
- Patlayıcı madde imha ünitesi patlamamış bombayı güvenli bir şekilde imha etti.
- patlayıcı madde
- (an) explosive; explosive material; explosive substance
- periyodik madde
- (Askeri) cyclic item
- pulmoner toksik madde
- (Tıp) pulmonary toxicant
- pıhtılaştırıcı madde
- coagulant