If possible, I'd like to go home now.
- Mümkünse, şimdi eve gitmek istiyorum.
Come on Monday afternoon, if possible.
- Mümkünse, Pazartesi öğleden sonra gel.
I'd like to stay one more night. Is that possible?
- Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
All of us want to live as long as possible.
- Hepimiz mümkün olduğu kadar uzun yaşamak istiyoruz.
What you're suggesting doesn't seem feasible.
- Önerdiğin şey mümkün görünmüyor.
His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible.
- Onun planının gerçekleşmesi çok zor görünüyordu, ama çok geçmeden gerçekleşmesinin mümkün olduğu anlaşıldı.
Tom won't likely be able to cope with the situation.
- Tom'un durumun altından kalkabilmesi pek mümkün olmayacak.
Tom knew Mary wasn't likely to know how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmesinin mümkün olmadığını biliyordu.
It's possible, but not probable.
- Bu mümkün, ama olası değildir.
It is probable that she will come tomorrow.
- Onun yarın gelecek olması mümkün.