All of us want to live as long as possible.
- Hepimiz mümkün olduğu kadar uzun yaşamak istiyoruz.
I'd like to stay one more night. Is that possible?
- Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
I think it's feasible. Should we try? We can always dream...
- Bence bu mümkün. Denemeli miyiz? Her zaman hayal kurabiliriz.
His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible.
- Onun planı çok zor gibi görünüyordu, ama çok geçmeden önce mümkün olduğu anlaşıldı.
It's not likely but possible.
- Mümkün değil ama olası.
Tom knew Mary wasn't likely to know how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmesinin mümkün olmadığını biliyordu.
It's possible, but not probable.
- Bu mümkün, ama olası değildir.
It is probable that she will come tomorrow.
- Onun yarın gelecek olması mümkün.