All of us want to live as long as possible.
- Hepimiz mümkün olduğu kadar uzun yaşamak istiyoruz.
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
Tom won't likely be able to cope with the situation.
- Tom'un durumun altından kalkabilmesi pek mümkün olmayacak.
It's not likely Tom will do what we ask.
- Tom'un istediğimizi yapması mümkün değil.
His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible.
- Onun planının gerçekleşmesi çok zor görünüyordu, ama çok geçmeden gerçekleşmesinin mümkün olduğu anlaşıldı.
At first blush, Tom's suggestion seemed feasible.
- İlk bakışta, Tom'un önerisi mümkün görünüyordu.
It's possible, but not probable.
- Bu mümkün, ama olası değildir.
It is probable that she will come tomorrow.
- Onun yarın gelecek olması mümkün.
Is it possible to see Venus tonight?
- Venüsü bu gece görmek mümkün mü?
Is it possible to rent equipment?
- Ekipman kiralamak mümkün müdür?