mümkün

listen to the pronunciation of mümkün
التركية - الإنجليزية
possible

All of us want to live as long as possible. - Hepimiz mümkün olduğu kadar uzun yaşamak istiyoruz.

It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it. - İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.

earthly
apt
likely

It is not likely that he did it on purpose. - Onu kasten yapması mümkün değil.

It's not likely Tom will do what we ask. - Tom'un istediğimizi yapması mümkün değil.

feasible

His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible. - Onun planı çok zor gibi görünüyordu, ama çok geçmeden önce mümkün olduğu anlaşıldı.

What you're suggesting doesn't seem feasible. - Önerdiğin şey mümkün görünmüyor.

possible olası, muhtemel
probable

It's possible, but not probable. - Bu mümkün, ama olası değildir.

It is probable that she will come tomorrow. - Onun yarın gelecek olması mümkün.

possible to
in possible
muhafazası mümkün
tenable
mümkün olduğunca
possibly
mümkün değil
impossible
mümkün kılan
enabler
mümkün kılmak
make possible
mümkün kılmak
make it possible
mümkün mertebe
as much as possible
mümkün mertebe azaltmak
minimize
mümkün olası
potential
mümkün olduğu kadar
all the way
mümkün olduğu kadar erken
as early as possible
mümkün olduğu kadar yakın
as near as possible
mümkün olduğu kadar çabuk
as soon as
mümkün olduğu kadar çok
as much as possible
mümkün olduğunca çabuk
as soon as possible
mümkün olduğunda
whenever possible
mümkün olmak
possible
mümkün olmayan
impossible
mümkün olmayan
not possible
mümkün olmayan
infeasible
mümkün görünmek
Seem possible
mümkün görünmek
Seem/be possible
mümkün
Is it possible to

Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents? - The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?

Is it possible to see Venus tonight? - Venüsü bu gece görmek mümkün mü?

mümkün olduğunca erken
as early as possible
mümkün değil
there is no question of
mümkün hale getirmek
render possible
mümkün kılmak
to enable
mümkün kılmak
render possible
mümkün mertebe
as far as possible
mümkün mertebe as
as possible; insofar as it's possible: Mümkün mertebe çabuk gel. Come as quickly as you can. Çaylar mümkün mertebe sıcak olsun. Bring us tea that's good and hot
mümkün olan en uygun fiyat
(Turizm) best possible price
mümkün olan her şeyi yapmak
(Konuşma Dili) stand on one's head
mümkün olarak
possibly
mümkün olduğu kadar çabuk
as soon as possible
mümkün olduğunca
to the utmost
mümkün olduğunca faydalanmak
press home
mümkün olduğunca hızlı
with all possible dispatch
mümkün olduğunca tamamen
as fully as possible
mümkün olduğunca yakın
as close as possible
mümkün olmak
be possible
mümkün olmak
may
mümkün olmak
to be possible
mümkün olmak
might
mümkün olmayan bir şekilde
unprobably
mübadelesi mümkün olmayan
(Politika, Siyaset) nonfungible
pek mümkün olmayan
unlikely
(mümkün olduğu) halde
when
-ması mümkün olduğu halde
when
hazmı mümkün
digestible
inanılması mümkün olmamak
be beyond belief
iskanı mümkün
(Kanun) habitable
itfası mümkün olmayan
(Ticaret) irredeemable
kabulü mümkün
(Kanun) acceptable
nakli mümkün
(Ticaret) transferable
olması mümkün
on the cards
tahsili mümkün (senet)
(Ticaret) good
uygulanması mümkün
(Politika, Siyaset) applicable
yaralanması mümkün
(Askeri) vulnerable
mümkün kıl
make possible
amortismanı mümkün
(Ticaret) amortizable
anlaması mümkün
ascertainable
anlatımı mümkün olmayan
beyond expression
anlaşılması mümkün
understandable
başarılması mümkün şans
a sporting chance
bozulması mümkün olan karar
(Kanun) voidable judgment
bulunması mümkün
findable
bulunması mümkün olmayan
unfindable
dengelenmesi mümkün olan
(Kanun) balanceable
devir ve ferağı mümkün
(Ticaret) alienable
dönüştürülmesi mümkün
(Kanun) quaurable
en kısa zamanda, mümkün olduğunca çabuk
(Askeri) as soon as possible
feshi mümkün
(Kanun) voidable
garaj kiralamam mümkün
Is it possible to rent a garage
geri ödenmesi mümkün
repayable
havalesi mümkün
(Ticaret) remittable
hayal edilmesi mümkün
supposable
iadesi mümkün
returnable
idaresi mümkün maliyet
(Ticaret) controllable cost
ifanın mümkün olmaması
(Kanun) impossibility of performance
inkarı mümkün
deniable
inkarı mümkün
disputable
inkarı mümkün bir şekilde
deniably
intikali mümkün olan
(Kanun) hereditable
iptali mümkün
voidable
iptali mümkün
defeasible
iptali mümkün olan karar
(Kanun) voidable judgment
iptali mümkün olma
(Kanun) voidability
ispatı mümkün
provable
ispatı mümkün
demonstrable
ispatı mümkün
evincible
ispatı mümkün olmayan
nondemonstrable
ithali mümkün
(Ticaret) importable
izahı mümkün
explainable
katılması mümkün
joinable
keşfi mümkün
discoverable
mümkün değil
no chance
nakit ödenmesi mümkün olan
callable
riskli ama mümkün başarı
a sporting chance
sayılması mümkün
numerable
tahsil mümkün olmayan alacak
(Ticaret) uncollectible loans
tahsili mümkün olmayan
(Ticaret) uncollectible
tahsili mümkün olmayan hesap
(Ticaret) uncollectible account
tahsili mümkün olmayan senet
(Ticaret) uncollectible bill
tanımı mümkün olmamak
defy description
tayini mümkün değil
(Kanun) impossible to determine
tayini mümkün olmayan
(Kanun) indeterminable
tayini mümkün olmayan
(Kanun) impossible to determine
tayini mümkün olmayan
unassignable
tedavisi mümkün
remediable
tedavisi mümkün hastalık
(Tıp) curable disease
telaffuzu mümkün
pronounceable
telafisi mümkün olmayan
nonrecoverable
telâfisi mümkün
recoverable
telâfisi mümkün
retrievable
tercümesi mümkün olmamak
defy translation
terki mümkün
(Kanun) cessible
teslimi mümkün
deliverable
teyidi mümkün
tenable
teşhisi mümkün olma
(Kanun) identifiability
yayılıp büyümesi mümkün
expansible
çözümü mümkün
solvable
çözümü mümkün
soluble
التركية - التركية
Muhtemel, olabilir, olası
mümkün mertebe
Olabildiğince, yapabildiği kadar
mümkün olmak
İmkân bulunmak
mümkün
المفضلات