mülksüz

listen to the pronunciation of mülksüz
التركية - الإنجليزية
landless
Not owning land

The landless flock to the cities seeking jobs.

{a} destitute of property or fortune, poor
Those who do not own land
Someone who is landless is prevented from owning the land that they farm. landless peasants. The landless are people who are landless. We are giving an equal area of land to the landless. owning no land
owning no land; "the landless peasantry"
owning no land; "the landless peasantry
Having no property in land
{s} not owning land, having no land
mülk
{i} premises
mülk
possession

The ball is that boy's prized possession. - Top o çocuğun değerli mülküdür.

It is preoccupation with possession, more than anything else, that prevents men from living freely and nobly. - Bu, başka her şeyden daha fazla, insanların özgürce ve mertçe yaşamasını engelleyen mülk ile ilgili kaygıdır.

mülk
property

The eldest son succeeded to all the property. - En büyük oğlan bütün mülkiyetin varisi oldu.

Everyone has the right to own property alone as well as in association with others. - Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.

mülk
asset
mülk
estate

Layla owned a huge estate in Texas. - Leyla, Teksas'ta büyük bir mülke sahipti.

Sami left an estate in Egypt. - Sami, Mısır'da bir mülk bıraktı.

mülk
real
mülk
tangible
mülk
acres
mülk
power
mülk
(Ticaret) article
mülk
ground
mülksüzler
dispossed
mülk
havings
mülk
freehold
mülk
real property
mülksüzler
The Dispossessed
mülk
tenement
mülk
real estate, property
mülk
domain

Is that book in the public domain? - O kitap kamu mülkiyetinde mi?

mülk
hereditament
mülk
(Hukuk) property, assets, estate
mülk
landed property
mülk
possessions
mülk
condo

Did you know that he bought a condominium? - Onun bir kat mülkiyeti aldığını biliyor muydun?

I'm considering buying a condominium. - Ben bir kat mülkiyeti almayı düşünüyorum.

mülk
demesne
التركية - التركية

تعريف mülksüz في التركية التركية القاموس.

MÜLK
(Osmanlı Dönemi) Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu
MÜLK
(Osmanlı Dönemi) İzzet, azamet, şevket
MÜLK
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin dış yüzü
MÜLK
(Osmanlı Dönemi) Akıl sahiplerini tasarruf etmek
MÜLK
(Osmanlı Dönemi) Mâlik olmak.Her şeyin bir mülk, diğeri melekut, yâni bir dış, diğeri iç olmak üzere iki ciheti vardır. Mülk ciheti bazı şeylerde güzeldir, bazı şeylerde de çirkin görünür; âyinenin arka yüzü gibi. Melekut ciheti ise, her şeyde güzeldir ve şeffaftır. Ayinenin dış yüzü gibi. Öyle ise; çirkin görünen şeyin yaradılışı, çirkin değildir
MÜLK
(Osmanlı Dönemi) İnsanın sahip ve malik olduğu şey
MÜLK
(Osmanlı Dönemi) Mal. Yer. Bina
Mülk
(Osmanlı Dönemi) SAYDANİ
Mülk
(Osmanlı Dönemi) MÜLKET
Mülk
(Osmanlı Dönemi) HAVEL
Mülk
(Osmanlı Dönemi) KABZ
Mülk
(Osmanlı Dönemi) YED
mülk
Ev, dükkân, arazi gibi taşınmaz mal
mülk
(Osmanlı Dönemi) mal, yer, bina
mülk
Vakıf olmayıp doğrudan doğruya birinin malı olan yer veya yapı
mülk
Devletin egemenliği altında bulunan toprakların bütünü, ülke
mülksüz
المفضلات