Can sıkıntısı en lüks şeylerden biridir.
- Boredom is one of the most luxurious things.
Tom ve Mary, Boston'un en lüks otellerinden birinde bir oda kiraladılar.
- Tom and Mary rented a room in one of Boston's most luxurious hotels.
Otel kelimelerle ifade edilemeyecek kadar gösterişliydi.
- The hotel was luxurious beyond description.
Evi çok lüks bir şekilde döşediler.
- They furnished the house very luxuriously.
Evi çok lüks bir şekilde döşediler.
- They furnished the house very luxuriously.
The luxuriousness of the spa was present even in the expensive paper fittingly used for the bill.