Birçok kişi arabalarla ilgilenir fakat arabalar benim için bir şey ifade etmiyor.
- Lots of people are interested in cars, but they're really nothing to me.
Yurtdışı deneyimleriyle ilgili birçok kitap yazdı.
- He has written lots of books about his experience abroad.
Biz piknikte çok eğlendik.
- We had lots of fun at the picnic.
Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
- I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
Onlardan bir sürü şey vardı.
- There were lots of them.
Tom bize yiyecek bir sürü şey verdi.
- Tom gave us lots to eat.
Planımızın bir sürü avantajı var.
- Our plan has lots of advantages.
Bir sürü ünlü kişi buraya gelir.
- Lots of famous people come here.
Tom birçok insanın hoşlanmadığı adam türüdür.
- Tom is the kind of guy lots of people just don't like.
Birçok kişi arabalarla ilgilenir fakat arabalar benim için bir şey ifade etmiyor.
- Lots of people are interested in cars, but they're really nothing to me.
Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
- The game excited lots of people.
Venedik'te her zaman çok turist vardır.
- In Venice, there are always lots of tourists.
354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
- Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor.
- A lot of people feel the same way Tom does.
O bugün çok daha iyi hissediyor.
- He feels a lot better today.
O okulunu çok seviyor.
- She likes her school a lot.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Senin bir sürü kitabın var.
- You have a lot of books.
Dün Japonya'da bir sürü bina deprem dolayısıyla yıkıldı.
- A lot of buildings collapsed in Japan due to the earthquake yesterday.
Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
Benim birsürü kitabım var.
- I have got a lot of books.
O, bankaya çok miktarda para yatırdı.
- He deposited a lot of money in the bank.
Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
- Australia exports a lot of wool.
İngiltere'de birçok farklı alanları ziyaret ettim.
- I visited a lot of different areas in England.
Bu alanda çok trafiğimiz var.
- We have a lot of traffic in this area.
Bugün hakkında düşünülecek birçok toplumsal sorunlarımız vardır.
- We have a lot of social problems to think about today.
Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
- In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
Üç farklı grup halinde ders kitabı göndereceğiz.
- We'll send the textbooks in three different lots.
Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.
- There were a lot of great bands at the festival.
Tom birçok farklı kadınla cinsel ilişkiye girdi.
- Tom had sex with a lot of different women.
Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Sami bir piyango talihlisiydi.
- Sami was a lottery winner.
Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
- I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Onların hepsi otoparkta bekliyor.
- They all are waiting in the parking lot.
Otoparktaki arabaların üçü dışında hepsi beyazdı.
- All but three of the cars in the parking lot were white.
Tom partide çok eğlendi.
- Tom had lots of fun at the party.
Partide bir sürü şarkı söyledik ve dans ettik.
- We did a lot of singing and dancing at the party.
Hayal kurarak bir sürü zamanı boşa harcarım.
- I waste a lot of time daydreaming.
Erken sabah karşılama masasında ilk kimin gideceğine karar vermek için kura çektik.
- We drew lots to decide who would go first at the early morning reception desk.
Tom'un köpekler hakkında çok bilgisi var.
- Tom knows a lot about dogs.
Tom'un köpeği çok havlar.
- Tom's dog barks a lot.
Sel pek çok zarara neden oldu.
- The flood caused a lot of damage.
Onların pek çok ortak yanı var.
- They have a lot in common.
O, çok miktarda para bağışladı.
- He kicked in a lot of money.
O, çok miktarda para katkısında bulundu.
- He contributed a lot of money.
Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
- The game excited lots of people.
Gölde çok sayıda balık var.
- There are a lot of fish in the pond.
we need stock lots.
She made lots of new friends.
They purchased all of the adjacent lots.
Last year I ran lots faster than him.
a building lot in a city.
as Jones alone was discovered, the poor lad bore not only the whole smart, but the whole blame; both which fell again to his lot on the following occasion.
to draw lots.
If I were in charge, I'd fire the lot of them.
a bad lot.
lots of people think so.
The Greeks expected their leaders to show physical courage, whether in the athletic arena or in battle, as well as piety, generosity, and nobility. Cimon had risen to power chiefly because of his military prowess, and any rival must be able to show at least honorable service and military competence. By this time, moreover, the generals were coming to be the most important political figures in Athens. Archons served only for one year and, since 487/6, they were chosen by lot. Generals, on the other hand, were chosen by direct election and could be reelected without limit.
... Maybe you've taken lots of shots of children. ...
... And, I've had lots of different colors and designs. ...