Aptal görünmeyi sevmiyorum.
- I don't like looking foolish.
Aptal görünmekten korkuyordum.
- I was afraid of looking stupid.
Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
- I am looking at the matter from a different viewpoint.
Bir kişinin bir şeye bakış şekli onun durumuna bağlıdır.
- A person's way of looking at something depends on his situation.
Rahibe Teresa neye ihtiyaç olduğunu görmek için etrafına bakarak işine başladı.
- Mother Teresa began her work by looking around to see what was needed.
Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
- We stood looking at the beautiful scenery.
O güzel görünümlü bir kadın.
- She's a fine looking woman.
Tom ortalama görünümlü.
- Tom is average looking.
İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
- When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
- Care has made her look ten years older.
Bir kişiyi görünüşüyle yargılamamalısın.
- You shouldn't judge a person by his looks.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- If looks could kill, I'd be dead by now.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.
- Tom is good looking and charismatic.
Meg bile bana bakmadı.
- Meg didn't even look at me.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Tom bir grupta çalıyor ve çok yakışıklı.
- Tom plays in a band, and is very good looking.
Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
- What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
Mary Tom gibi bir adam aramaktadır.
- Mary has been looking for a guy like Tom.
Ben bir daire aramakla meşgulüm.
- I'm busy looking for an apartment.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
- My car looks shabby in comparison with his new one.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
Tom Mary'nin yüzündeki görüntüye bakarak onun çok heyecanlı olduğunu söyleyebiliyordu.
- Tom could tell by the look on Mary's face that she was very excited.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
- Mike wore an indignant look.
O kız güzel görünümlü.
- That girl is good-looking.
O, güzel olduğunu söyledi.
- She said that she was good-looking.
O yakışıklı bir adam.
- He's a good-looking man.
Tom son derece yakışıklı bir adam.
- Tom is an extremely good-looking man.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
Daha olgun görünmek için sakal uzattı.
- He grew a beard to look more mature.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
- He is looking forward to seeing you.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
When I opened there was an awful-looking man at the door.
Another elderly, imposing-looking man cameup beside Abbott.
Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
- What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
Bu kadın çok güzel görünüyor.
- This woman is very good looking.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
- I think I'll look around a little more.
a funny-looking dog.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
... you're looking for a job, but you don't know who the heavy hitters are, in the future you ...
... And I started looking around and I looked over and we had a ...