Dolma kalemimi aramak zorundayım.
- I have to look for my pen.
Tom bir iş aramak zorundadır.
- Tom has to look for a job.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.
- The police promised Tom that they would look for his daughter.
Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
- Tom went out to look for something to eat.
Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.
- We always look forward to Tom's annual visit.
Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?
- May we look forward to receiving your order?
He spent his life looking for the truth.
I enjoyed his writing very much, and I look forward to meeting him in person.