Dolma kalemimi aramak zorundayım.
- I have to look for my pen.
O, bir taksi aramak için dışarı çıktı.
- She went out to look for a taxi.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Niçin Tom'u aramıyorsun?
- Why don't you look for Tom?
Ayrılalım ve Tom'u arayalım.
- Let's split up and look for Tom.
Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?
- May we look forward to receiving your order?
Tom bana sabırsızlıkla beklediği bir şeyi olmadığını söyledi.
- Tom told me he had nothing to look forward to.
He spent his life looking for the truth.
I enjoyed his writing very much, and I look forward to meeting him in person.