Tom bir iş aramak zorundadır.
- Tom has to look for a job.
Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
- Tom went out to look for something to eat.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
- Tom went out to look for something to eat.
Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.
- The police promised Tom that they would look for his daughter.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- The morning sun is too bright to look at.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Görünüşünden memnun musun?
- Are you happy with how you look?
Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
- Care has made her look ten years older.
Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
- She has an absent look on her face.
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- If looks could kill, I'd be dead by now.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- She asked me to look after her baby in her absence.
Serseri grupları yiyecek aramak için mağazalara zorla girdi.
- Mobs broke into stores looking for food.
Mary Tom gibi bir adam aramaktadır.
- Mary has been looking for a guy like Tom.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.
- She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.
Bir insanı görüntüsüyle yargılama.
- Don't judge a man by the way he looks.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
O daha genç görünmek istiyor.
- She wants to look younger.
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
Ben kısa sürede sizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you again soon.
Sözlükte o sözcüğe bakın.
- Look that word up in the dictionary.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
He spent his life looking for the truth.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
... We look for images that are duplicates. ...
... disabled, we care for them. And we look for discovery and innovation, all these thing ...