تعريف locking في الإنجليزية التركية القاموس.
- sürgüleme
- kenetleme
- {i} kilit
Bütün kapıları kilitledim, yatmaya gittim.
- Locking all the doors, I went to bed.
Neden kapıyı kilitliyorsun?
- Why are you locking the door?
- {f} kilitle
Bütün kapıları kilitledim, yatmaya gittim.
- Locking all the doors, I went to bed.
Kapıyı kilitlediğimi hatırlıyorum.
- I remember locking the door.
- kilitleyerek
- {i} kilitleme
Kilitleme mekanizması sıkıştı.
- The locking mechanism has jammed.
- (isim) kilitleme
- {f} kilitle: prep.kilitleyerek
- lock
- {f} kilitlemek
Kapıyı kilitlemek istedim ama anahtarı kaybettim.
- I wanted to lock the door, but I'd lost the key.
Bu kapıyı kilitlemek zorundayım.
- I have to lock this door.
- lock
- kilit
Birisi içeri girmeye çalışır diye kapıyı kilitledim.
- I locked the door, in case someone tried to get in.
Gerçekten mi? Ben gitmeden önce onu kilitlemiştim.
- Really? I had locked it up before I went out.
- locking device
- kilitleme vidası
- locking nut
- (Muzik) kilitli üst eşik
- locking screw
- (Avcılık,Teknik) kilitleme vidası
- locking disk
- disk kilitleme
- locking file
- dosya kilitleme
- locking lever
- tespit kolu
- locking pin
- kilitleme pimi
- locking plate
- kilitleme plakası
- locking pliers
- kilitli pense
- locking relay
- kilitleme rölesi
- locking screw
- blokaj vidası
- locking spring
- tespit yayı
- locking wheel
- kilit çarkı
- locking clasp
- sustalı kilit
- locking coil
- (Otomotiv) Kilitleme bobini
- locking a document
- Belge kilitleme
- locking arm
- kilitleme kolu
- locking bar
- kilitleme çubuğu
- locking bar
- aşıklı mil
- locking bar
- kilitleme mili
- locking bar spring
- dört köşe burcu yayı
- locking bar spring pivot pin
- yay pimi
- locking bolt pin
- (Avcılık) kilitleme mekanizması iğnesi
- locking bolt spring
- (Avcılık) kilitleme mekanizması yayı
- locking clasp
- (Kitap) cilt kilidi
- locking compound
- stoplama macunu
- locking cylinder
- kilitleme silindiri
- locking devices
- kilitleme elemanları
- locking fluid
- stoplama macunu
- locking fluid
- kilitleme sıvıs
- locking handle
- kilitleme manivelası
- locking hubs
- (Otomotiv) kilit göbekleri
- locking keys
- Kilitleme tuşları
- locking lever
- kollu kontra somun
- locking lever
- (Askeri) tesbit kolu
- locking lever
- kilitleme manivelası
- locking lugs
- (Askeri) kapak takımı kilit setleri
- locking lugs
- (Askeri) KAPAK TAKIMI KİLİT SETLERİ: Hafif ateşli silahlarda kapak (bolt) üzerinde bulunan madeni çıkıntılar. Bu çıkıntılar; ateş etmeden önce silahı emniyete almak için sandık veya mekanizma yatağının (receiver) iki tarafından açılmış olan girintilere geçer
- locking numlock
- (Bilgisayar) numlock kilitleniyor
- locking plate
- (Otomotiv) kilit damağı
- locking plate
- (Otomotiv) emniyet plakası
- locking plate
- (Otomotiv) dört köşe tırnağı
- locking plate
- (Otomotiv) kilit kapağı
- locking plate spring
- kilit damağı yayı
- locking plate washer
- ara rondela
- locking position
- kilitli konum
- locking ring
- (Otomotiv,Teknik) kilit halkası
- locking ring
- (Otomotiv) tesbit halkası
- locking ring
- (Otomotiv) kilit bileziği
- locking ring
- emniyet parçası
- locking shaft
- kilit burcu
- locking shaft
- dört köşe burç
- locking sleeve assembly
- komple kilit manşonu
- locking socket
- kilitleme kovanı
- locking spring
- dört köşe yayı
- locking spring
- (Otomotiv) tesbit yayı
- locking spring
- kilitleme yayı
- locking spring kit
- kilitleme yayı kiti
- locking stile
- kilit sereni
- locking tab
- kilit dili
- lock
- {i} bukle
Mary'nin saçının her buklesi yerindeydi.
- Every lock of Mary's hair was in place.
- lock
- kanal içinde gemileri bir yüzeyden diğerine yükseltmek veya alçaltmak için kullanılan havuz
- lock
- hapsetmek
- lock
- kapanmak
- lock
- (Tıp) meç
- lock
- yükseltme havuzu
- lock
- kapalı büğet
- lock
- (Ticaret) para bağlamak
- lock
- (Avcılık) ateşleme tertibatı
- lock
- bağlamak
- lock
- sarılmak
- lock
- (Bilgisayar) kilitli
Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
- Tom double-checked his door to make sure it was locked.
Evdeki her kapı kilitlidir.
- Every door in the house is locked.
- lock
- örülmek
- lock
- (Avcılık) çakmak
- lock
- kapak
- lock
- kapatmak
- lock
- kitlemek
- lock
- havuz kapağı
- lock
- kilitlenmek
- lock
- kilit vurmak
- reverse locking rod
- geri vites kilitleme çubuğu
- bearing retainer locking screw
- yatak tutucusu kilitleme vidası
- central locking
- merkezi kilitleme
- file locking
- dosya kilitleme
- lock
- hareketli arna seddi
- lock
- {f} kilitle
Depoyu kilitlemeyi unuttum.
- I forgot to lock the storeroom.
Birisi içeri girmeye çalışır diye kapıyı kilitledim.
- I locked the door, in case someone tried to get in.
- non locking
- kilitlemesiz
- record locking
- kayıt kilitleme
- self-locking
- otomatik kilitlemeli
- self-locking
- özkilitleyici
- picture locking
- resim kenetleme
- wire locking
- tel kilitleme
- barrel locking catch
- (Avcılık) namlu kilitleme parçası
- base locking spring
- (Tekstil) alt emniyet yayı
- blade locking
- (Havacılık) kanatçık tespiti
- boom locking pin
- bom kilit pini
- central locking kit
- merkezi kilitleme kiti
- cutter locking device
- (Tekstil) bıçak emniyet tertibatı
- flap locking device
- torpido kilidi
- flywheel locking tool
- (Otomotiv) volan kilitleme aleti
- flywheel locking tool
- (Otomotiv) volan sabitleme aleti
- frequency locking
- frekans (siklik) kenetlemesi
- hood locking pin
- (Otomotiv) kaput kilit pimi
- inside locking plate
- iç kilit fındığı
- lever locking
- kaldıraç kilidi
- lock
- (Askeri) Nehir havuzu
- lock
- {i} güreş birkaç çeşit yakalama yöntemi
- lock
- yokuşu inerken tekerleği tutan zincir
- lock
- {i} kıvırcık sakal
- lock
- stock and barrel başta
- lock
- {f} takılmak
- lock
- {i} kilitlenme
Tom daima kilitlenmeli.
- Tom should be locked up forever.
Bu binanın kilitlenmesini istiyorum.
- I want this building locked.
- lock
- {i} çoğ. saçlar
- lock
- {f} birbirine geçmek, kenetlenmek
- lock
- {f} birbirine geçmek
- lock
- güreşte birkaç çeşit yakalama usulü
- lock
- kilitli şey
- lock
- {f} bloke etmek
- lock
- {i} boyunduruk
- lock
- {i} kanal havuzu
- lock
- {i} lüle
- lock
- {f} kanal havuzuna sokmak
- lock
- {f} bağlamak (para)
- lock
- {f} birbirine geçirmek
- lock
- {f} durdurmak
- lock
- {i} saç lülesi
- lock
- (Askeri) KİLİTLİ DURUM: Bir silahtaki emniyet tertibatının ateşlemeye engel olan kilitli durumu
- lock
- seçilen nesneyi kilitle
- lock
- {i} silah çakmağı
- lock
- {f} (Bilgisayar) kilitlenmek
- lock
- lok
- mechanical locking type
- (Otomotiv) mekanik kilitlemeli tip
- phase locking
- evre kenetlenmesi
- phase locking
- (Pisikoloji, Ruhbilim) faz kilitleme
- selector lever locking device
- (Otomotiv) vites kolu kilit devresi
- selector lever locking device
- (Otomotiv) vites kolu kilit mekanizması