Kapının tam iç tarafında bir köpek buldum.
- I found a dog just inside the gate.
Kutuyu açtım ve içine baktım.
- I opened the box and looked inside.
Biri beni içeri itti.
- Someone pushed me inside.
Evin içindeki herkesi almaya çalışman gerekiyor.
- We need to try to get everybody inside the house.
Öfkeli kalabalık polis minibüsünün etrafını sarıp içindeki pedofili zanlısına hakaretler yağdırdı.
- The angry crowd clambered around the police van shouting insults at the suspected paedophile inside it.
Özünde, hepimiz birbirimize benzeriz.
- We are all alike, on the inside.
Tom evinin içerisinde kim olduğunu biliyordu.
- Tom knew who was inside his house.
Bu kutunun içerisinde bir şey var.
- There's something inside this box.
Böceklerin organlarının çoğu karınlarındadır.
- Most of a insect's organs are inside its abdomen.
Tom karın kar küresi içine düşüşüne baktı.
- Tom looked at the snow falling inside the snow globe.
Mary bir pasta içinde ceza evine bir demir testeresi bıçağını gizlice sokmaya çalıştı.
- Mary tried to smuggle a hacksaw blade into the prison inside a cake.
İçerdeydim, bekliyordum.
- I was inside, waiting.
Tom içerde sizi bekliyor.
- Tom is waiting for you inside.